Yasin Doğan (Yalçın Akdoğan) devam ediyor: "İslamcılık, siyasetin merkezine 'devlet'i ve 'ideoloji'yi yerleştirir. Zaten İslamcılık da dini ideolojik formata dönüştürerek devlet aygıtı ve siyasi irade marifetiyle dönüşümü esas alan bir anlayıştır. 20. yüzyıl sonlarında ideolojilerin popülaritesini yitirmesiyle İslamcılık da dünya genelinde ciddi bir dönüşüm geçirmeye başlamıştı. Birçok İslami hareket devlet endeksli değil, toplum endeksli bir anlayışa doğru evrilmeye, yöntem olarak da yukarıdan aşağıya bir dönüşüm yerine aşağıdan yukarıya bir dönüşümü savunmaya başladı. İslami oluşumların yaşadığı bu değişim 1990'lı yıllardan sonra Türkiye'de de kendisini hissettiriyordu. Birçok katı ideolojik radikal hareket eğitim çalışmalarına, kurumsallaşmaya, toplumsal fonksiyonlara önem vermeye başlıyordu.
AKPartinedir? AK Parti'nin ortaya çıkışı böyle bir döneme denk gelse de AK Parti İslamcılığın iç dönüşümünün bir parçası değil, yeni şekillenen bir olgunun tezahürüdür. Bu yenilik yöntemden üsluba, amaçlardan örgütlenmeye kadar her alanı kapsamaktadır. AK Parti ne amaç itibarıyla ne de yöntem ve tarz itibarıyla İslamcılık kategorisinde değerlendirilebilir. Böyle bir dönüşüm aranıyorsa bunun adresi, kendisini Milli Görüş çizgisinin devamı gören partiler olabilir." Yasin Doğan (Yalçın Akdoğan), "Erdoğan bilinçli bir tercihle ideoloji ve devlet yerine 'hizmet'i hareketinin merkezine yerleştirdi" diyor. Başbakan Erdoğan'ı anlatıyor: "AK Parti'nin amacı dindar bir toplum inşa etmek, dini bir devlet kurmak veya devleti bu karaktere uygun olarak dönüştürmek değildi. Amaç çok açıktı: Halkı özgürleştirmek, ülkeyi kalkındırmak, refah ve gelişmeyi sağlamak. AK Parti 'dinileştirmeyi' değil, 'demokratikleştirmeyi' hedefliyordu. Din ve vicdan özgürlüğünün gelişmesi ya da dindar kesimlerin sorunlarının çözülmesi, genel demokratikleşme perspektifinin ancak bir parçasını oluşturuyordu."