Göbeğini kaşıyan adamların gözlerini açmasına izin vermeyen sistem, lahmacunu dolmuşta yiyenlere yer açar.
Böyle bir ülkede, haksızlığa ağzını açanların sonu bellidir.
Ya dayak, ya ölüm!
Ayakta yolcu aldığı için, kendisini de eleştiren yolcuyu, üç zorbayla ölümün arenasına atan dolmuş şoförünün, bu ölümdeki payını kim hesaplar?
Hiç kimse...
Her koyun kendi bacağından asılır...
Kendilerine dokunmayan yılanları bin yaşatan bir toplumda...
***
Başkalarının hakkına saygılı olmamak, Türkiye'nin son yıllardaki demokrasi resmidir.
Ya da en açık ifadeyle, demokrasi onların kuklasıdır.
"4 kadınla yaşıyorum kime ne?" diyenlerin, "İstediğim yerde kebap da yaparım, lahmacun da yerim" gerçeğiyle, kan bağını inkar edebilir misiniz?
Avrupa Birliği bizim hukukumuza dil uzatacağına...
Türkiye'de yeşeren zorbalık resimlerini assın duvarlarına...
Bu manzaraların ressamı kendisi değilse eğer!
***
Eee, cehalet ve nefretle beslenen ülkelerin, kaçınılmaz gerçekleridir bunlar.
Kendilerinden başkalarına saygı göstermemeyi öğrenenler, bildiklerini hayata geçirmekten de kaçınmazlar.
Olan lahmacuna oldu.
Toplum ahengini bozan, değerleri her gün öldürenler masum kaldı da...
Giderek, herkesin birbirine benzediği bir ülkede, katil olma ödülünü lahmacun kokusu aldı.
***
Bu meseleden çıkan birinci sonuç.
Nasılsa Avrupa Birliği bizleri bekliyor ya.
Her hakkın mahfuzdur.
Gözüne kestirdiğin her yerde tuvaletini yapabilir.
4 kadınla yaşayabilir...
Lahmacunu dolmuşta yiyebilirsin.
***
Bu meseleden çıkan ikinci sonuç.
Birine kuralları hatırlatırsan, ölümün kucağına atılırsın.
Haksızlığa ve toplumun ahengini bozanlara karşı durursan, ölürsün!
O yüzden sen sus, minibüste lahmacun yiyenler ve göbeğini kaşıyan adamların gözlerini açtırmayanlar konuşsun.
***
Zarafetin dilinin, çağdaşlığın ve aydınlığın önünün kesildiği, ölüm kokan bir memlekette.
Sağ salim eve dönebildiğinize şükredin.