Neler oldu değil mi tribünlerde? Bakın; yer mekan taraftarın rengine göre değişebilir ama bu enerjinin içeriği değişmez. Çünkü beklemekten murat o enerjinin bütün inceliklerini sergilemek, karşı takımın anneleri ve bütün dişi akrabalarıyla kurulacak ilişkinin pornografik öğelerini bir bir açık etmektir. Her şey ayan beyan sahanın ortasında, tribünde bir yerlerde zuhur etmektedir, etmelidir çünkü. Çünkü bi sürü 'ayıpsanan!' şey bizim içimizi en dışarıya kusturarak çıkartacak şekilde ayan beyan ortadadır.
Burada koydukları tavırla tiyatrocuları mı kıskandırmak istiyorlar ya da söz ustalarını mı bunalıma sokmak istiyorlar; düşünüyor insan... Bu gürültülü patırtılı muhteşem kalabalığın ortaya koyduğu mesaiyi, verimliliği, ya da kimine göre boş eylemi anlamamız lazım. Birbirlerini acımasızca yerin dibine batıran yazarlar, futbolcusunu acımasızca eleştiren antrenörler, TV'de itin gözüne sokup çıkartılan hakemler ve bunu yapan tv yorumcuları, federasyon yarışında önde olmak ve kalmak isteyen zevat hep bu enerjiden besleniyor.
Tv programlarında gecenin başlayan, duran, ilerleyen tüm zamanlarında tek bir şeye odaklıyorlar biz; Futbol... Futbol bize şöyle sesleniyor şuh sesiyle, üstüne hafif bir şeyler al da gel...
Fado'nun da Fiesta'nın da Futbol'un da hastasıyız. Bizim için bir hastalık hali futbol. 'Hastasıyım o takımın o renklerin' diyenimiz milyonlarca. O zarif ayak oyunları, mis kokulu ara paslar, narin çalımlar, o alımlı kıvraklık sahada, aklımızı başımızdan almaya yetiyor.
Hiç bir yakınlıkta bulamayacağımız o kıvraklığı, o narinliği o zarifliği ama o 'geçirme!' anının sertliğini seviyoruz. Topu kaleciyi geçtikten sonra hafifçe çizgiden içeriye bırakma anındaki sevinmemiz, topu yaradana sığınıp zdoonk diye bir sesle şutlayıp o topun direğe tonk, sonra sprıııssss diye çıkardığı seslerle ağlarla buluşması başka türlü bağırttırıyor bizi. Çıldırıyoruz dahası...
BÜYÜK ŞÖLEN Binlerce insanın stadyum içinde o toplulukların bir arada bulundukları bir anda aynı şarkıyı dillendirmesi insanlığın zaferidir. Tarihin en büyük korosudur bu. Yeryüzünde hiçbir dönemde insan seslerinin fırtınasıyla göklerin savrulduğu böyle büyük bir şölen, bir bayram olmadı. Zevkin ve şiddetin doruk noktaya çıktığı, çılgına dönen bir koronun şarkıları marşları içinde aşklarını dile getirmesi, tarihin en büyük evrensel karnavalını her hafta yaşatıyor bize.
Mevsim yaz-kış da olabilir ne gam... Biz ahde vefa tadında aşkların, geri alınmış ve bir daha verilmeyecek kalelerin savunucusuyuz... Belki de hep savunmadayız bu hayatta.. Trilyonları götürenlerle aramızdaki uzaklık giderek açılsa da ne gam... Biz bu farklılığı ortadan kaldıracak büyük ve çok fazla an üretiyoruz o "+"doksan dakikada...
Her hafta sesleniyor bize Süper Lig'imiz: "Üstüne hafif bir şeyler al da gel!"