Bilmeyeniniz kalmamıştır sanırım,
Bayburt'a Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gitti. Bayburtlular'ın ayakta alkışladığı bir konser verdi. Hatta Bayburtlular, kapıldıkları coşkunun etkisiyle orkestraya
tam 6 kez bis yaptırdılar. (Bis, bir daha bir daha!" diyerek tempo tutmanın senfonicesi oluyor).
Mesele özetle yukarıda anlattığım gibidir. Ancak özellikle medyanın aktardığı şekline baktığımızda, konunun Anadolu'nun şirin şehirlerinden Bayburt'un, Batı Müziği'ne gösterdiği ilginin ne kadar gurur verici olduğunu aktarmaktan ibaret olmadığı anlaşılıyor. Bu arada senfoniye ilgi duymanın '
ne kadar gurur verici olması' gerektiği de başka bir soru işaretidir. '
Gurur duymak şarttır' deniliyorsa, duymamak '
denyoluk' olur ki, böyle kriterler koymanın akılla izanla açıklanacak tarafı olmaz. Bunun resmi adına
toplum mühendisliği deniyor, çok denendi Anadolu'ya uymuyor.
İTİRAZ EDİYORUM... Peki, ben Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Bayburt konserinin neresine itiraz ediyorum? Topluma sunuluş şekline elbette. Bizim seçkinci takımı daha orkestra şehre ulaşmadan dalgasını geçmeye başladı. Eskiden yaşandığı söylenen bir olaya atfen artık fıkra haline gelen, "
Bayburt Bayburt olalı, böyle zulüm görmedi" mevzuunu gündeme getirip durdular. Konserden sonra da Hürriyet Yazarı, müzisyen
Ercan Saatçi, Bayburtlular'ın artık ehlileştirildiğine dair bir yazı kaleme aldı. Yok acayip ilgi varmış da, okumuş çocuklar Bayburt'ta da bu işlerden anlamaya başlamışlar da, falan da filan da!
Bu işin esası, Cumhuriyet 80'li yaşların sonuna gelmesine rağmen, kendilerini
devletin asıl sahipleri gören seçkincilerin, Anadolu'yu hâlâ
maraba ruhlu kabul etmelerinden kaynaklanıyor. Anadolu kentlerinde yaşayan insanların en okumuşu bile köylüdür vesselam deyip, çıkacaklar ya işin içinden, o kadarına cesaret edemiyorlar. Böyle küçük fantezileri fırsat buldukça gündemde tutup, ruhlarını rahatlatma çabasındalar.
Anadolu'nun özellikle ticarette makus talihini (onlara göre ipini kırıp) yenmeye çalıştığı dönemlerde endişeye kapılan bu muhteremler, tarih kitaplarından okudukları, '
soylularla burjuvazi arasında yaşanan
egemenlik mücadelesinin', kendi başlarını da ağrıtacağını sanıyorlar. Korkmasınlar, bizde burjuva da yok, soylu da. Bizde
bürokratik seçkincilik vardı, onun da ruhuna, Anadolu fatiha okumayı sürdürüyor.
DALGA GEÇMEK İÇİN Bayburtlu, senfonik müziği topyekun sevmek zorunda değil. İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da da böyle bir infial yok zaten. Gerçi Büyükşehirlerde yaşayıp bu işlerle alakası olmayanlara neler söyledikleri malum. Daha da ileri gidip, Anadolu şehirlerindeki üniversitelerden mezun olanları, yüksek tahsil yapmış saymadıklarını da biliyoruz. Başörtüsü konusundaki ana itiraz noktasının da, zirvelere doğru çıktıkça alevlendiğini anlamayacak kadar saf, hiç değiliz.
Aklıma gelmişken,
AB; bize
özgürlük, demokrasi ve
hukuk dayatıyor ya, hani onlar karşı çıkıyorlar. Niye? Bayburt'la bin yıl daha dalga geçmek için mi?