Biz risk yönetmeyi bilmeyen, literatüründe böyle bir kavrama sahip olmayan bir ülkeyiz. Biz riskleri öngörüp önlem alan ve riskin krize dönüşmemesi için çalışmayan bir ülkeyiz. Biz ancak risk krize dönüştükten sonra ahlar vahlar arasında konsantre olabilen bir ülkeyiz. Yumurta kapıya dayanmadan gerekenleri yapma becerisine sahip değiliz. Bu genel görünüm sadece siyasi yönetim biçimimizde değil, kişisel hayat tarzımızda da geçerli. Bireyler olarak da hayatımızdaki riskleri hesaplayıp ona göre davranma refleksimiz yok. Bu yazıyı okuyan tüm okurlarımdan ricam şu: Kişisel şartlarımızı göz önünde bulundurup artı ve eksileri masaya yatırdıktan sonra hayatımızın ve geleceğimizin bir envanterini çıkartalım. Bakalım riskler mi umutlar mı daha fazla?