Hala etkisindeyim o maçın. Mahalledeyiz.
Toptan anlamam ama önümüze düştü yoldan geçerken ve paçalardan birini sıvayıp oynamamak olmazdı. Chelsea-Fenerbahçe maçını diyorum. Tam mahalleden geçerken diyorum
o gökgürültüsünü kıskandıran sesler arasına daldım ki... Bulduğumla yetineyim mi? Hayır! Futbol demokratik bir alan sunar konuşacak olana. Herkesi konuşur ve tartışır kılabilir futbol. Yani o nümayişin içinde bir 'söz hürriyeti' yaşarsınız.
Peki günler sonra niye hala konuşmayazma gereği duyuyorum? Çünkü etkisindeyiz olan bitenin. Maç sonrası bütün gazete başlıkları şu minvaldeydi; "Tüh" "Yazık oldu" İçerikte böyle şeylerdi başlıklar. Gerçekten de öyleydi. Şaşkın bakakalmıştık maçın bitiminde olan bitene. Üzüntü, eza, iç kırgınlığı üstsüteydi artı doksan dakikanın sonunda. Dedim ya ben futboldan anlamam. Ama haleti ruhiye önemlidir. Hele duvarlarına İslam Çupi gibi bir yazarın sözlerini nakşetmiş bir renk aşkı için halet-i ruhiye iki kere daha önemlidir. -ya da öyle olmalıdır-
Onu bilir onu söylerim usta; Chelsea İngiltere'deki maçta kendisi için en uygun olan tempoda tuttu Sarı-Lacivertlileri. İlk dakikalarda yenilen golün ardından
yaradana sığınıp ileri hattı savunmayı satıhta kurmasını beklerdim Fenerbahçe'nin. Ama Zico öyle düşünmemiş olmalı ki düşmanın yaklaşmasını ve son mermisini harcayacağı o en uygun anı bekleyen komutan gibi son dakikaları kolladı.
İngiliz basını şöyle yorumlamış olayı;
"Chelsea birinci sınıf oynamadı. Buna gerek kalmadı!" Deivid'in ilk maçtaki o lüks vuruşunun -jenerik golünün- gerekçesi o ceza sahası yayı üstündeki atraktif haliydi takım arkmadaşlarının; o çizgiyi zorlamadaki istekleriydi. İkinci maçta ne Deivid ne de diğerleri
rakibi iyi karşılamanın ama ikili mücadelelerin neredeyse tümünü kaybetmenin dışında çok iş çıkaramadılar.
Taktik sahadaki oyuncunun oyunun gidişine göre yeteneğini ortaya koyup bütün cevvaliyetiyle o oyunun skorunu değiştirdiği anların toplamıdır benim için. Ve fakat topun çizgiyi geçmesinden daha başka bir şey üretmeliydi Fenerbahçe o artı doksan dakikada. Mesela Kezman'ın söyleminde Semih'in duruşunu bozacak bir elektrik vardı;
"Ben yedek kalmaya dayanamam. O yüzden oynamalıyım!" Carlos sakattı ve 'Sihirbaz' yani Alex olması gereken yerde olamadı hiçbir anında o maçın. Peki gerçekten birinci sınıf oynayabilecekken neden oynamadı Chelsea?
O maçtan geriye hatırladığım bunlar kaldı bir de o şaşkın yüz ifadesi;
"Nooldu yaa!"