Haberlerin arasında geziniyorum. Konu üzücü; Kanser. Hele ki çocuklar için yapılmış araştırmalara bakmak sahici bir üzüntü. Her yıl dünyada yaklaşık 10 milyon kişi kanser oluyor. Kanser aslında yetişkinlerde görülen bir hastalık. Türkiye'de ise her yıl 150 bin kişi kansere yakalanıyor. Tabii ki erişkinlerde daha sık görülüyor; ama çocuklarda da ciddi sayıda kanser vakasına rastlanıyor. 14 yaşın altında her 1 milyon çocukta 110-150 civarında kanser görülüyor. Bunun ortalaması 120. Bu da Türkiye'de her yıl 2 bin 500-3 bin yeni çocukta kanser görülmesi demek.
Dünyada da yaklaşık her yıl 150 bin civarında kanser vakası görülüyor çocuklarda. Ama çocuk kanserlerindeki önemli nokta çocuk kanserlerindeki tedavi başarısı, iyileşme yüzdesi erişkinlere göre daha fazla olması. Çocukların yüzde 80 civarında iyileşme şansları bulunuyor. İyileşmenin ön koşulu, doğru zamanda doğru tedaviyi almak şartı. Bu da erken tanı ve doğru ellerde etkin tedavi demek. Bu yüzde artsın istiyorum istatistikleri okurken...
Devam edelim; bazı ülkelerde etnik kökenler ve çevresel farklılar sıralamayı değiştirse de bütün dünyada çocuk kanserlerinde ilk sırayı lösemiler, ikinci sırayı beyin tümörleri, üçüncü sırayı lenfomalar yani beze kanserleri alıyor. Okurken de çocuklar için düşünürken de insanın içi daralıyor. Mavi gökyüzünün altında, ulusu sadece çocuk olanların bu dünyanın gadrine uğrayışlarını bir haksızlık olarak değerlendiriyorum.
EL KADAR BEBELER Değişik web siteleri var. Birinde aylarca kanserle mücadele eden oğlunun fotoğraflarını koymuş babası. Oğlan öyle yatıyor yüzüstü. Bebek daha. Fotoğrafa bakarken; "Bebeklerin ulusu yok!" diye geçiriyorum içimden. 1-2 yaş sonra yapışıyor kanser o el kadar bebeğe. Sonra sonra eriyor canımın içi bebek; sönen gözlerinde çaresizliğini göstererek. Anne babasının gözlerindeki çaresizlikle baş etmeye çalışarak; ilaçları artık Tanrı sayan o anne ve babanın çaresizliğini kendi çaresizliğine katık yaparak mücadele ediyor el kadar bebeler.
Kaybedilen çocuklar için ağıt mı yakılır? Artık o yakılana ağıt mı denir? Bir çocuk ölürse ağaç mı olur? Kuş mu? Böcek mi? Soramadım. Tıkandım mavi gökyüzünün altında...
Sahi sizin hiç çocuğunuz öldü mü?