Sonra Orhan Gencebay "İnsanız, İnsanca Yaşamaktır Gayemiz" dedi. Melike Demirağ o ince bedeni ve kırılgan duruşuyla "Arkadaş" filminde boy gösterdi. Artık zengin kız fakir-oğlan mevzusu başka bir boyuta taşınmıştı. Bunu anlamıştık işte. Cem Karaca "Parka" diye inletmeye başlamıştı salonları, bittiğinde Tamirci Çırağı'na sarılıyorduk celallenip. Hepimiz bir otomobil tamircisinde üstü başı yağ içinde ve arkası puslu aynasında saçlarını tarayan delikanlılar oluyorduk, Fabrika Kızı'nda köşeyi dönüp kaybolan bir ışık huzmesi... Erkin Koray bile 'Fessüpanallah' çekiyordu olup bitenlere.
İNCE MEMET Başka türlü bir bağlama sesiyle döndük sol yana, Zülfü hem çalıyor hem söylüyordu; 'Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz.' Ardından Edip Akbayram "Aldırma Gönül!" Yaz diyordu Selda; "Köyünden Eşek Geçmeyen Yolları da Yaz!" gariban köylülerin yoksulluğunu anlattığı şarkısında. Victor Jara'nın Şili'de bir stadyumda ellerini kestikleri anda anladık bağlamanın ve gitarın ortak türküsünü.
Yaşar Kemal'in 'İnce Memet'ini okuyor sonra Sabahattin Ali'nin 'Kuyucaklı Yusuf'u kesiliyorduk her birimiz. Aziz Nesin "Biz Adam Olmayız" demişti de meraklanmıştık büsbütün. Nedendi acaba? Soru soruyor, yanıtlar arıyorduk masmavi gökyüzünün altında.
Yakınlarımızın ve neredeyse iki aileden birinin Almanya'ya el kapılarına ekmek kazanmaya gittiğini gördükçe; "Yok edin insanın insana kulluğunu... Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın" diyorduk; İnanmıştık; bizim için "inanmış, münevver, aydın, okumuş, tahsilli!" deniyordu. İşçiydik, köylüydük, üniversiteliydik ama "sınıfsız, imtiyazsız ve kaynaşmış bir kitleydik!" Ayrı, gayrı nedir bilmiyorduk... Evet... Öyledik.
ADİLE NAŞİT Tamam Kara Murat ve Tarkan'dık ama 'Susuz Yaz'ı, 'Yılanların Öcü'nü bulduk, çıkardık sakladıkları yerden. Adile Naşit-Münir Özkul'lu filmlerdeki emek yoğun aileleri koyduk özlemimizin yerine. Neyse; uzatmayayım; Bir şeyleri geç anladık; kabul...
Çocuktuk; cahildik bu dünyada...