Büyük lokma ye de büyük laf etme..." Girmeyeyim şu mevzuya diyorum ama gelip gelip tıkıyor boğazımı; büyük laf etmemek için tıkındıklarım. O nedenle savsözlere hani eskilerin deyimiyle atasözlerine sığınıyorum; başların ayak, ayakların baş olduğu bir dünyada meramımı bundan daha güzel anlatacak bir tümce kuramadım daha; "Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır." E görmüş geçirmiş insanların konuya yaklaşımı ilginç oluyor tabii ki. İlginçliği bulunmuş olmasında, özel olmasında... Devam edeyim... "Acemi katır kapı önünde yük indirir." İşbilmezlerden ve görgüsüzlerden sıtkım sıyrıldı bu sıralarda. Sevmesini bilmezler, sevmemesini bilmezler, dünyayı bilmezler... Bilmezler işte.
BİLEN VE BİLMEYEN
Bilmenin bütün anlamlarıyla bilme eyleminin dışında kalır her daim. E işte; "Bilenle bilmeyen bir olur mu?!" Bu bilmek mevzusu üzerine de bir çok şey söylenebilirsöylenmiş -dahası; "Sen seni bil sen seni..." diye söylenen ünlü cümle... Bir de Yunus Emre'den var; "Miskinlikte buldular kimde erlik var ise / Merdivenden ittiler yüksekten bakar ise / Gönül yüksekte gezer dem bedem yoldan azar / Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise / Ak sakallı bir koca bilemez hali nice / Emek yemesin hacca bir gönül yıkar ise / Yunus yoldan azıban yüksek yerde durmasın / Sinle sırat görmeye sevdiği didar ise."
KARDAŞIM YUNUS
Ah Yunus, kardaşım Yunus. Sen erkendin dünyaya, ben geç kalmışım bütün bunlara. Daha nice diyeyim. "Bal bal demekle ağız tatlanmaz"mış. Düştüm cümlelerin, kitapların, bilgilerin peşine... Aynı yolu, aynı yola yürüyenlerin yorulmaz duyarlığıyla donandım şu gelip geçici dünyada. Bildim ki; "Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz." Bilmenin yolu acılardan geçiyor bizim için, bulmanın yolu cefadan. Kendimizi acının ve cefanın yolunda bulduk; "Hamdık-piştik-yandık..." Bildik ki; aslolan yanmaktır. Bildik ki; "Cahil ile hoş gezen kendin derya sanırmış." Ve yine öğrendik ki; "Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın"mış.
GEÇEN YILLAR...
Bildiklerimizi ve öğrendiklerimizi attık yolculuk terkimize. Bildik ki; bir yolculuktayız ve yürümedeyiz. Yürüdük... Yorulmaz adımlarımızın duyarlığıyla. Dar zamanda yürünürmüş üstelik... Bitirdik bunca yılı... Giden gün ömürdenmiş...