Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti hakkındaki kapatma davasının kaderini belirleyecek ilk kararlarını 31 Mart'ta açıklayacaklarını bildirdi. 11 üyeli mahkeme, en az 6 üye ile AK Parti'yi kapatma davasında ilk kararı alabiliyor. Kapatma kararını en az 7 üyenin olumlu oyu ile vermek zorunda.
Siyasitarihimizinverdiğidersler Türkiye'nin 1950 ila 2008 yılları arasında geçen 58 yılına dikkatle bakan gözler, halkın büyük desteği ile iktidara gelen partilerin aynı kaderi paylaştığını görür. 1950 yılında iktidara gelen ve arka arkaya 3 kere iktidar olan Demokrat Parti ve rahmetli Adnan Menderes, 27 Mayıs ihtilali ile yok edilmiş, kapatılmış. 1965 yılında halkın büyük çoğunluğunun oyu ile gelen Adalet Partisi ve Süleyman Demirel, 12 Mart muhtırası yani askeri darbe ve 12 Eylül ihtilali ile iktidardan gitmiş, kapatılmış. 1995 yılında en büyük parti olan Refah Partisi ve Necmettin Erbakan, 28 Şubat post modern darbesi ile iktidardan düşürülmüş, kapatılmış. 2007 yılında en büyük oyu alarak tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Tayyip Erdoğan, kapatma davası ile karşı karşıya. Yüzde 50'ye yakın oyla iktidar olan Demokrat Parti, Adalet Partisi, Refah Partisi (Doğruyol) ve bugün AK Parti neden aynı kaderi paylaşmak zorunda bırakılıyor veya paylaşıyor? Bu kadar benzer durumun hiç mi anlamı yok? 58 yıla bakan gözler, aynı sonla (halkın büyük desteğini alan, milliyetçi muhafazakar kesimi temsil eden, iktidar olan partilerin kapatılması )karşılaşıyor. Bunun sebebini halk düşünüyor? Tabii ki biliyor.
Olayınpüfnoktası Başbakan Erdoğan, 2002 yılında iktidar oldu. 22 Temmuz 2007 günü yapılan genel seçimlerde AK Parti yüzde 47 oy aldı. Parti, Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı seçti. Yeni Anayasa hazırlıklarına başladı. Türkiye'de 1924 yılından bu yana ilk kez sivil iktidar tarafından Anayasa yapılacaktı. Kapatma davası ile AKP'nin kalpgahına yönelme var. Hareketin liderine 5 yıllık yasak getirilmek isteniyor. İşte "olayın püf noktası, davanın sıklet merkezi" budur.
Kapatmakçaredeğil Parti kapatmanın çare olmadığı anlaşıldı. Millet bildiğini yapıyor. Sandıkta verdiği kararı gösteriyor. 58 yılda hep aynı şey oldu. Demek, "darbelerle gelen yönetimler geçici". Esas, "milletin kendi seçtiği yöneticilerle yola devam etmesi". "Kısa bir süre ve halksız yönetim" için buna teşebbüs edenler nereden bu gücü alıyor? Kapatma davasının ötesine bakalım. "Millet hizmeti için iktidar" olanlara ebediyen son yoktur, geçici zaman vardır. Türkiye'nin geçici zamanlara değil, devamlılığa, istikrara ihtiyacı var. Darbe heveslileri tarihten ders almayacak mı?