Hafta sonu Beyoğlu'ndaydım. İstiklal'de boydan boya 2 tur attıktan sonra hızımı alamadım, rotayı
Cihangir'e doğru çevirdim. Baharı içime çektim. Sıkış tıkış, birbirine yapışık yürüyen insanların arasında, yaşadığımın farkına vardım. Kışı pek sevmem zaten, baharın elimizden tutup, bizi yaza kavuşturacağına iyice emin oldum.
Keyifli caddelerde aylak aylak yürümenin ciddi bir tehlikesi vardır, hayal kurdurur insana. Malzemesi bol yerlerde, hülyalı hülyalı dolaşmanın keyfi de bir başka olur hani.
Orhan Veli'yi mahveden güzel havalardan bahsediyorum, anlayın artık.
Hem yürüyüp hem konuşan 2 delikanlı,
Ergenekon Operasyonu'nu protesto eden küçük kalabalığın, üzerlerine doğru bağırışarak geldiğini gördüğünde, biri diğerine bakıp, '
Abi ben eylemden kaçtıkça eylem gelip beni buluyor' dedi. Yanlarından geçmekteydim, istemeden duydum.
Sizce de haklı değil mi gençler? Biz kaçtıkça üzerimize üzerimize gelmiyor mu eylemler?
Üniversitelerde başörtüsü eylemlerini düşünün. Gidin geriye Cumhurbaşkanı'nın seçilme sürecinde yaşanan eylemleri düşünün. Gelin daha yakına
Ak Parti'nin kapatılması istemine karşı, alehte ya da lehte eylemleri aklınızda şöyle bir ölçün biçin. En sıcağına bakın, Ergenekon'da son gözaltıları getirin aklınıza.
İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve diğerlerinin
bağımsız savcıların talimatıyla sorgulanmaları konusunda, yorum yapmak yanlış olur. Hukuku etkilememek lazım gelir, değil mi ama? Siz bu sözü, parti kapatma ile ilgili söyleyenlerin, bu gözaltılarla birlikte ha bire yorum yaptıklarına bakmayın.
Şaşkınlar; hem de tahminlerin ötesinde!
Meselenin bu yazıyı ilgilendiren kısmına gelecek olursak, kimi çevreleri acayip endişelendiren gözaltı haberlerinin yaşandığı saatlerde,
bahar gelmişti İstiklal'e, Cihangir'e ve neredeyse hiç kimse endişe içerisinde değildi. Endişeden çok, güneşin etkisiyle,
etek boylarında bir kısalma göze çarpıyordu.
Ve kimilerinin garibine gidebilir ama göbekleri açıkta bırakan bluzlar giyen kızlarla, başörtüsü takmış olanlar yan yana,
aylak aylak yürümekteydiler. Güneşten olsa gerek, bu kızlarımızın arasında şiddetle bulunması gereken ayrışmadan eser yoktu. İnanılmaz ama bu büyük kalabalığın,
Ergenekon Soruşturması sürüyor diye suratları asılmış, keyifleri kaçmış da değildi.
Cihangir'de meydana serpiştirilmiş masalarda oturan 1-2 grubun yüzlerinin asık olduğunu söylemeliyim, onların da, elinde çay tepsisiyle kendilerine doğru gelen garsonu gördüklerinde, yüzlerindeki endişenin kaybolduğuna hayretle tanık oldum.
Anlatmak istediğim şudur: Medyada tantana koparan söz ustalarından çok daha sağduyulu sokaktaki vatandaş. Görünene bakıldığında hukuka daha saygılı oldukları da söylenebilir.
Kimi çevrelerin kendilerini yırtarcasına söyledikleri gibi bir ayrışmanın, esamesinden bile bahsetmek inandırıcı olmaz.Kamplaştıkları söylenenleri aynı masada, çay yudumlarken gördüğüme yemin bile edebilirim.