Hesaplaşma
Bebekliğinizi özlüyor musunuz? Çocukluğunuzu, ilkokul yıllarını? Peki, ilk gençliğinizi, lisedeki uçarı haliniz aklınıza geldiğinde, gözleriniz buğulanıyor mu? "Gençlikbaşımdaduman,ilkaşkımilkheyecan" yıllarınızla aranızdaki bütün bağları kopardınız mı? Hadi itiraf edin, ezik bir çocukluk, yoksul bir ilk gençliğiniz olduğu için mi tekrar eski zamanlara dönmeyi, aklınızdan bile geçirmiyorsunuz? Yoksa tam tersi aklınıza dünle ilgili bir şey gelir gelmez salyasümükağlamayamıbaşlıyorsunuz? Bence ikisi de doğru değil. Ne geçmişe koparılmaz anılarla bağlı kalıp bugünü atlamak ne de karabasan sayıp köşe bucak kaçmak. Hele eski bir arkadaşınıza sakın, 'geçmişiözlemiyorum' demeyin; çok bozuluyor! Üzerine alınıyor, bozulduğunu çaktırmamaya çalışarak, 'Nasılyani!' diyebiliyor. Bana gelince, kimse kırılmasın ama 'Neredeoeskigünler!' demiyorum. 'Yaşamımın altın kareleri' dediğim zamanlar elbette var. Onlar aklıma düştüğünde, acıklıbirşarkıdinleyesimgeliyor. Ancak saplanıp kalmamayı da öğrendim. Bugün sahip olduklarımı aklıma getiriyorum. Hayattan öğrendiğim şudur,insanyoksulluklamücadeleetmeyiyoksunluklabaşaçıkmaktandahakolayöğreniyor. Ama öğrenmek istedikten sonra ikisini de öğreniyor!