Anılar
Demokrasinin günde 24 saat kesintiye uğramasının sebeplerini sayarken, küçüklerimizi severiz de, büyüklerimizi saymayız. Mesut Yılmaz'ı mesela... Anılar her zaman yüceltmez insanı. Birilerinin önünü kesmekle, başkalarının önünü açmak arasında, Mesut Yılmaz kaç yılımızı heba etmiştir? Vites değiştirmeye hazır ülke konumuna sokulmak için, hangi yollardan geçtik de şimdi Ortadoğu'ya saptık? Gazete anılarında bunların hesabı tutulmuş mudur? Ve ne zaman yayımlanacaktır? Sır kalmasın isteriz, politika sahnelerinde.
***
Bir gün Tansu Çiller'in anılarını da okumak isteriz. Kendisi evinde otursa da, namı yürüyor. Memleketin bugünkü sonuçlarını oluşturan sebeplerdeki payını biliriz de, her gerçeği cümle alem de bilsin isteriz. Muteber aile düzeninden bizlere kalan yakılmış yıkılmış ülke resimleriyse, sis perdesini aralamak için, 2 anahtar mı gerekmektedir? Bunu da anıların bekçilerine sormak isteriz.
***
Gazeteciler yazdıklarından da sorumlu tutulur... Yazamadıklarından da... Hele milyon dolarlık servetlere sahipse...
***
Bizler her zaman, gazeteciliğin başını belaya sokma ihtimalini sevdik. Parayı götürme ihtimalini değil. O yüzden en çok da, politika ve medya konulu anıları okumak isteriz. Kendi töresini icat edip tohumlarını ülkenin her yanına serpen medya baronlarının sırları da yayımlanmalı. Toprak pazarlama ustalarının da...
***
Gazeteciliğin ülke savunmasını bırakıp kendi çıkarlarına hükümdar olmasından sonradır, bugünkü itibarını yitirmesi... İhanet zaman aşımına uğramaz merak etmeyin... Ama bizlere "Eller yukarı" diyen sistemin nasıl palazlandığını, bu ilişkilerden kimlerin neler kazandığını, ülkemizin neler kaybettiğini bilmek en çok sizlerin hakkı.
***
Çünkü okuduklarınız gerçektir. Okuyamadıklarınız daha gerçek.