Şövalye ruhu
Dün gece İspanya'da bir futbol devini yerle bir eden Fenerbahçe vardı. Sarı lacivert şövalyeler, şiir gibi bir geceden "taçlanmış" bir zaferle döndü.
***
Bir reenkarnasyondu maçın başında yaşanan. Yediği 2 golle kesin öldü gözüyle bakılan Fenerbahçe'nin, şahane dirilişini izledik. Bütün direnme noktalarında ayakta kalan ve saldırdıkça güçlenen Fenerbahçe'ye karşılık, Sevilla'nın kendine kapandığını gördük. Kurumuş yaprakları yeşertmekte Alex ve arkadaşlarının üzerine yoktur. Ve Deivid'le golü de bulduk. Bizimki mertçe bir mücadeleydi de, sahte pozisyonların koynuna kalleşçe sokulan Capel'in, hakemle bir tanışıklığı vardı sanki.
***
İlk yarının son dakikasında arka arkaya yakalanan iki net pozisyon var. Gol olmaması mucize... Ya da vuruş ustalığından yoksun olmamız en acı gerçek! Rakibin en güçlü yanına, Fenerbahçe defansı en zayıf gününde yakalandı ama rakibin en zayıf yanından Fenerbahçe forveti yeteri kadar yararlanamadı.
***
İkinci yarıda oyuna hakim görünen, pozisyona giren hep Fenerbahçe'ydi... Özellikle Uğur Boral, Sevilla'nın sağ yanını felç etti. Alex, ayaklarının farlarını yaktı. Deivid, Mehmet Aurelio işçi tulumunu giymişti. Bu kadar emeğin, bu mücadelenin bir karşılığı olmalıydı. Ve Deivid'in bizleri çılgına çeviren golü geldi.
***
Uzatma dakikaları bol taktikli az hesaplaşma dakikalarıydı. Sonra penaltılar... Volkan'ın hatalarını ödeştirmesi için bundan güzel kurtarışlar olamazdı.
***
Dün gece İspanya'daki mücadelesi silinmez bir kalemle yazılmıştır. Fenerbahçe'nin... Adı dört hece, aşkı dağ gibi "Fe-ner-bah-çe" Bu ismi bir daha asla unutamazlar.