El ele omuz omuza
Selçuk Kız Meslek Lisesi İstanbul Fındıkzade'nin orta yerinde dev bir okul. Bir dolu üniversitenin o kadar kallavi kampusu yok desem abartı değil. İdarecilerine bravo. "Hafta sonlarında okul kapalı. Öyleyse buranın hayatı da dursun" demiyorlar. Mesela amatör sporcular mini futbol sahasında, basket potalarında ne güzel çalışıp duruyorlar cumartesi pazarları.
MEMLEKETHAVALARI Çok zamanlar öncesinde Türk Folklor Kurumu gençleri okulun boş koridorlarında halk oyunları ve halk müziği çalışırlardı. Bizden öyle şeyler geçti ama bu dediğimin modası geçmedi. Hala aynı kurum, hala o muhteşem okulda hala birbirinden güzel, coşkulu, canlı memleket danslarını çalışıp duruyor.
YAYDANBOŞALMAK Dün içim çekti, sabah saatlerinde çat kapı yapıverdim lise binasına. Havanın güzelliğini gören bir bölüm eğitmen ve kursiyer kendini bahçeye atıvermiş. Enstrüman kullanmadan, ağız mırıltılarıyla yapılan çalışmalar çevreyi rahatsız etmiyor diye keyifle devinip, öğrenip, uyguluyorlar. Ama davulu, zurnası, klarneti, akordeonuyla geniş sınıflara, iri kıyım koridorlara yayılanlar da var. Onları izlemek insanı yaydan boşanmış gibi ediyor yalan yok.
HERBİRYÖRE Konservatuarda da öğretim üyeliği yapan yöre hocaları, çalgısının hakkını bit tamam veren müzisyenler bir de diyelim Afyon Dinar'ın, Kars'ın, Erzurum, Elazığ'ın oyunlarını harikulade oynayan genç folklorcular. Bir ara sürprizin ağa babasını kucağımda buluveriyorum. Ta 40 yıl önce yan yana, omuz omuza halay çekip, hora teptiğimiz kadim dostlardan oluşan bir kadro aniden hücum ediyor üzerime. "Ne oluyoruz yahu? demeye kalmadan salonun ortasında, onların arasında buluveriyorum kendimi. "Olmazlanmaya" dil bile döndüremeden bir dadaş kent havası, bir Erzurum barı çınlıyor zurnadan. Daha oturmak, hık mık etmek, naza çekmek olur mu. Öyleyse şiirdeki gibi; "Vur davulcu tokmağı candan coşsun dadaşım. Çal zurnacı oynasın dadaş, dönüyor başım..."