Ah bu harekatı önceden yapabilseydik
Kim ne derse desin; değil şehit edilmesi, bir 'Mehmetçik'imizin kılına dokunulmasından bile rahatsız oluruz. Burnu dahi kanatıldığında kabımıza sığamaz, şu PKK'lıların yaptığı gibi alçakça şehit edildiklerinde ise "Bir Mehmetçik'e bin kelle" yemini ederiz. Normal zamanda insan sevgisiyle dolu yufka yüreklerimideki sabır, itidal, hoşgörü, af gibi duygularımızı inadına istismar edip bu vatanın evlatlarına kahpelik edenlere en ufak bir müsamahamız olamaz. Hele hele, et-tırnak gibi bütünleşmiş milletimizi bölmek, ülkemizi de parçalamak isteyenlere verilen her tavizin başımıza ne işler açtığını da herhalde iyi biliriz!
Şehitlerimizerağmendurabildik Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, peş peşe gelen şehit cenazelerine rağmen PKK'ya yönelik sınır ötesi operasyonları zamanında yapamadık. Elalemin gözüne ve sözüne baktık! İrademizi ortaya koyamadık. Yetki isteyen askerin elini kolunu serbestleştiremedik. İcraatla gürleyip haklarından geleceğimiz yerde, lafla peynir gemisi yürütmeye kalkıştık! Nihayet, stratejik müttefik ilan ettiğimiz çevreler önce hava harekatına izin verdiler. Haftalar süren sayısız operasyonda terör kamplarının yerle bir edildiği, PKK'lı teröristlerin de darmadağın olduğu belirtiliyordu. Şehit cenazeleri gelirken operasyona karşı çıkanlar ise bu defa da kara operasyonu isteklerine kulak tıkıyordu. İşin uzmanlarına göre şart olan şeyi, yetkiyi ellerinde bulunduran siyasetçiler aldırış etmiyordu.
Operasyonherşeyianlatıyor Böylesine uzun ve meşakkatli bir süreçten sonra bugünlere gelindi. Türk milletinin gözbebeği, kabiliyet ve başarılarıyla dünyaya da nam salmış Silahlı Kuvvetlerimiz "şart" olan kara harekatına başlayabildi. Durum ortada! Mevsime ve bölgeye özgü özel şartlara rağmen Mehmetçik destan yazıyor. Kahramanlarımız tutulmuyor. Buna rağmen, terörist avı derinlemesine sürdükçe yeni şehitlerimiz de oluyor. Dün 7'si memleketlerinde toprağa verilirken, 8 Mehmetçik'i daha kaybettiğimiz haberi milletimizi derinden üzüyor. Askere yeni sevkıyat döneminin de yaşandığı şu günlerde Diyarbakır'dan Edirne'ye kadar yurdun her köşesindeki tren ve otogarlarda yankılanan "En büyük asker bizim asker" sloganları ana-babaların duygu yüklü gözyaşlarına karışıyor. Süt gibi delikanlılar, bu toprakların yiğitleri, bu milletin evlatları "Vatan canım feda sana" diyerek sınır ötesindeki kahramanlara kavuşmak için can atıyorlar. Aileleri de "Vatanımıza, bayrağımıza ve milletimize kurban olsun" diyerek, şehadet mertebesine atıfta bulunuyor.
Bölücülükheryerdevar Böylesine bir zamanda; millet tekbirlerle şehitlerini uğurlarken, Anadolumuz'un bütünlüğü adına dualar edilip "Ey şehit oğlu, isteme benden makberi" diye seslenen Akif'in nesli, şehitlerinin hesabını soruyor. Türkiyemiz bu ağır şartlardan geçerken, siyasette, üniversitede, ticarette, sivil toplum örgütü adı altındaki melanet yuvalarında etnik dincilik ve etnik ırkçılık yapanlara yuh olsun! Özgürlükler adına Türk'e ait ne varsa hepsine sövüp-saymak isteyenlere lanet olsun! Başörtüsünün bile arkasına saklanarak "Her türlü özgürlük gerçekleştirilmeli" diyerek ne kadar mukaddeslerimiz varsa hepsinin üstünü örtmeye çalışanlara "Yuh" olsun. Mustafa Kemal'in kurduğu ve millete emanet ettiği devletin Lozan'daki kazanımlarını bile elleriyle yok edenlere de yazıklar olsun!