'Acı var mı acı' gazeteciliği!
Şeytanın avukatlığını yapmak bana düşmez, onlar köşelerinden kendilerini "savunurlar". Ama magazinin 'Muhtar'lığını yapan "gazeteci" konusundan sapıp dilini Takvim'e uzatınca, istemeden muhatap olmak zorunda kaldım. Takvim'in künyesinde gördüğünüz isimler, zaten uzun yıllardır gazetenin belkemiğini oluşturuyor. Dolayısıyla Takvim'in tabir-i caizse ciğerini biliyor. Köşenizde gazetecilikle ilgili fetva verip, sizden yaşça küçük insanların "bir yerlere" gelmesini hazmedemiyorsanız, iğneyi kendinize batırın. Kaldı ki "gazeteciliğinizden" aklımızda kalan, "Acı var mı acı" ve "Tüneli kaçmak için mi kazdın?"dan ibaret...
Kendi gazetenize alın! Eski yönetime gelince, onlar şakşakçılık yapmadığı için değil Takvim okuyucusunu tanımadıkları için görevden alınmışlardır. Eğer Takvim'in eski yönetiminin gazeteciliğine bu kadar inanıyorsanız, kendi gazetenizde değerlendirebilirsiniz. Çünkü bildiğim kadarıyla hâlâ bir gazetede iş bulamadılar. Takvim'e gelince, künyesinde adı geçen gazeteciler olarak yaş ortalamamız 35. Şimdiye kadar çalıştığımız hiçbir kurumda kimsenin şakşakçılığını yapmadık ve yapmadığımız için de adımız çıkmadı. Hiçbir gazete ve televizyona milyon dolarlarla transfer olmadık. Ne televizyonlara çıkıp bilgimiz olmadan fikrimizi sattık, ne de bir gazetenin köşesine kurulup başkalarının avukatlığını yaptık. TMSF yönetimine gelince, yönetici-personel ilişkisinden öte bir şey yaşamadık. Şimdiye kadar sadece gazetecilik yaptık ve sürdürüyoruz.
Tarih sizi yargılayacak! Kendi adıma; meslek ahlakını, dürüst ve onurlu gazeteciliği "Acı var mı acı" gazeteciliği başlamadan çok önce Kemal Kök, Mustafa Mutlu, Aytekin Hatipoğlu, Fahri Alakent ve Tayfun Devecioğlu gibi gazetecilerden öğrendim. Son söz: Tarihin gerçekliği öyledir ki, namuslu insanların zaferi, karşıtlarını namuslu insanlar kılığına girmeye mecbur edecektir.