Uçtu-Kondu...
Kaçak yapılaşma belimizi büktü. Plansız, imarsız, altyapısız binalara bir de elektrik ve su hattı yalap-şap bağlanınca işler iyice karıştı. Yoğun yağış, deprem gibi doğal afetlerde ölenler, yaralananlar oldu. Bi'çok vatandaş, "Kafamı sokacak bi'yerim olsun" mantığı ile yaptı bu evleri ama farkında olmadan sonunu hazırladı. Gecekonducu vatandaş, laf-söz dinlemez. "Kardeşim bunu buraya yapmayın" dersin, dinlemez. En sonunda ekipler, kendisine, doğaya, şehir panaromasına zarar veren bu yapıları yıkmak istediğinde de, kendisini yakanlar, çocuğunu kesenler, dozerin önüne atlayanlar çokça rastladığımız manzaraları oluştururlar...
'Sen de takıl kafana göre' Peki bu arkadaşlar, laf-söz dinlemeyip gece boyunca bu yapıları inşa ettikleri için "gecekonducu" unvanını aldılar da, yetkililere ne demeli bu durumda? Her zaman avantacılar, bedavadan mal sahibi olmak isteyenler, çaresizler, fakirler, imkansızlar olacaktır. Eğer otorite, bu sebeplere prim verip, "Ben sana imkan tanıyamadım. Sen de takıl kafana göre" derse. İşin cılkı çıkar ki, bizde daha ne kadar çıkacak, bilemiyorum. Adı gece ile başlayan, gündüz gündüz devam eden, üstelik çoğu zaman belediye, karakol başta olmak üzere, devleti ifade eden binaların tam karşısında ya da yanında inşa edilerek. Avantalavanta, adam kayırma, hemşehricilik, rüşvet gibi rant esaslı göz yummaların yanı sıra, vurdumduymazlık, adam sendecilik, boş vermişlik gibi sosyal sebepler de olabiliyor kökende yatan sebep... Bunların hepsinde, Türkiye Cumhuriyeti ve onu Cumhuriyet yapan içindeki ulusu zarar gördü. Bu düzensizliği, ekonomi, sağlık, eğitim gibi ana problemlerimizin yanısıra, trafik, günlük yaşam, aile ilişkileri, sosyal yaşam, şehir planlaması, vergi sistemi ile de ilişkilendirebiliriz. Çünkü aynı "varoş düşünce tarzı" ile karşı karşıya kalmak çok mümkün... Atatürk Türkiye'sini ileri mi geliştiriyor muyuz, zayıflatıyor muyuz?..
Tuz-biber oldular mevzuya Geçtiğimiz hafta, üzücü bi'olay, sabahın erken saatlerinde bizi yasa boğdu. İstanbul-Isparta seferini yapan Atlasjet uçağı düştü. Düşen ilk uçak değil, son da olmayacak belki. Yüzünde üzgün ifade takınmış yetkililer, gözü yaşlı yolcu yakınları, "Nasıl bi'açıklama yapmak gerekir?" yüzlü firma yetkilileri, fırsat bu fırsat "Biz bu işi biliyoruz" tadında eski pilotlar ve ilgili teknisyenler ekrandaydı. Konuyu netleştireceklerine, "Siz değil, ben bilirim" bazlı açıklamalar ile daha da karıştırdılar, zaten bulanık olan düşüş senaryosunu. Devlet yetkilileri de eksik kalmayarak, tuzbiber oldular mevzuya. Sevgili gazeteci dostum Metehan Demir'in araştırma yazısı müthiş. Konuyu çok iyi toparlamış. Bin tane araştırılması gereken yön var konuda. Israrla unutturulmaya çalışılan bi'kaza ama daha bi'çok yolcunun hayatını kaybetmemesi için, kontrol mekanizması eksikliğine dayalı hatalar çok iyi incelenmeli. Bizdeki anlayış "N'apalım kaderleri kötüymüş, kaza bu olur, analar bi'daha doğursun" şeklinde oldukça; gecekondu, uçuşkondu, eğitimkondu durumları değişmeyecek... Bunların hepsine kuşbakışı bakarsak, son 50 yılda sergilenen, siyasetkondu performans her şeyi açıklıyor aslında...
|