'Kedi kadardı kediii!' Duvarların sadece sıvası değil betonu bile çürümüş. Pis suların yarattığı rutubetle pas rengine dönüşmüş tepemiz. Zemin desen ona keza. Hasta yemeklerinin piştiği karavana tencereleri, çirkef suların aktığı, döşemesi yosun-pas tutmuş ortamların ta cücüğünde. Dahası görevli adamın üstü başı grizudan 3 gün toprak altında kalıp, kurtarılmış madenci gibi. İçlere doğru yürüdükçe her yanda bir derbederlik, pasaklılık çarpıyor gözüme. Yıkama yerlerinin önce kendisini yıkmak gerek arap sabunlarıyla. Onlar da zaten öyle yapıyor, hemen yerleri silmeye başlıyorlar.
GÜMBÜRTÜ KOPTU Aşağıda bir kat daha var. Sığınak gibi bir yer güya. Oralarda da şekle şemale şaşıracağınız görüntüler var. Aynı odanın içinde işçi giysi dolapları, boya lekeleriyle dolu namaz tahtası, eski bir çamaşır makinesi ve tepsi rafları var örneğin. Diğer odalarda da ne kadar alakasız nesne varsa bir araya toplanmış. Merdiven tarafından bir gümbürtü kopuyor. Bir şey yuvarlandı sanıyorum, Hicri geliyormuş.
HORTLAK MI GÖRDÜ? Yüzü allak bullak, mosmor. Nefes nefese konuşmaya çalışıyor - Us.. Ustaaa! - (Endişeyle) Ne oldu oğlum, biri mi vurdu yüzüne yoksa? - Yok usta vu.. vu.. vurmadı. - Hortlak görmüş gibisin? - (Masumca) Gö.. Gördüm abi - Ne gördün oğlum? - (Ağlamaklı) Fa.. Fa.. Fare gördüm abi. Hem de 3 taneydiler. Kolumdan tutup yukarı çekiyor beni. Biz önde, o iki adam arkada yukarı çıkıyoruz. Ana kapıdan, hemen öndeki bahçeye çıkıyoruz. Kapının arkasındaki duvar dibini işaret ediyor Hicri. - Burada gördüm işte abi. "Tam 3 tane" dedim ya. Kedi kadar boyları vardı vallaha da...
AKVARYUM MU? Anlatılması zor ama fotoğrafla kanıtlanması kolay bir manzara. Hastane yemeği yapılan ana mutfağın kapısı yanında çürümüş domates artıkları, sebze cesetleri, ezik çürük meyve artıklarıyla dolu sandıklar. - Oğlum Hicri, burada akvaryum balığı görecek halin yok ya. Tabii fare yapar bu pis ortam. - Ama kedi kadardı abi. - Boyu değil işlevi önemli çocuğum. Fındık kadar da olsa fark etmez.
'YAKTIM SİZİ' "Cerrahpaşa Hastanesi'ne mi yemek veriyorsunuz?" soruma yanıt vermiyor o genç adamlar. Ayrılmak üzere aracımıza binerken sadece tek bir cümle dökülüyor ağızlarından - Yaktın bizi Savaş Abi. Hicri öfkeyle yanıtlıyor adamı. - Asıl ben yaktım o değil. He he heee! Kedi kadardı kediiii!.. (Macera devam edecek...)