Kur'an-ı Kerim insanları daha fazla düşünmeye zorluyor
Yukarıdaki ayetten şu sonuçları çıkartabiliriz: i. Cezaları açıklamak, hangi davranışa ne tür ceza verileceğinin belirlenmesi, bir eğitim meselesidir. Davranış bozukluklarından, insanın hem kendini hem de diğer insanları uzak tutmak için, cezanın caydırıcı özelliğinden istifade etmek gerekir. ii. İnsanı olgunlaştıracak eğitimin "ana dil" ile yapılmasının zorunluluğuna işaret eden cezaların neden ve niçininin ancak bu yolla net bir şekilde anlaşılacağını kanıtlamaktadır. Cezaya en son çare olarak başvurulmalıdır. iii. Cezaların neden ve niçinini açıklayan Kur'an'ın diğer bir hedefi de, düşünceyi yeniden harekete geçirmektir: "Onlarda bir düşünme meydana getirir" (T 20/113). Zira olayları sebep-sonuç ilişkisi içerisinde açıklamak bu yolla mümkündür. İnsanın kendi davranışları üzerinde düşünmesi ve onların kritiğini yapması, olgunlaşıp takvaya ulaşmasının önemli basamaklarından biri, hatta olmazsa olmazlarındandır. Takva çekinme hareketidir, ama o hareketi meydana getiren güç, düşüncedir. Bakara 179'da da, hukuki cezaların uygulanmasının fert ve toplumdaki takvayı meydana getireceğine işaret edilmektedir. T 113 ve Bakara 179. cezanın caydırıcı yönüne dikkat çekmektedir. Çünkü ceza ile takvanın ilişkisi ancak bu alanda ortaya çıkmaktadır. Zaten sakınmak manasıyla takva caymayı ifade etmektedir. Takva'ya (ruh olgunluğuna) ulaşmak, din eğitiminin en önemli amaçlarından biridir. Fakat bütün insanların bu amaca ulaşması mümkün değildir. Onun içindir ki Yüce Allah, bu gayeyi gözeterek şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Allah'tan gerektiği gibi korkup sakınınız ve ancak müslüman olarak ölünüz" (Ali İmran 3/102). Bu göre ancak hakiki takva değerlidir. Hakiki takvaya ulaşmanın zor olduğu gerçeğinden hareket ederek, insanların Müslüman olarak ölmeleri istenmektedir.