Oruçla ilgili hükümler 184. Sayılı günlerde oruç. Ancak sizden kim hasta ve yolculukta olursa, diğer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Oruca takatsiz olanlar, bir fakiri doyuracak fidye vermelidirler. Her kim, yapmakla sorumlu olduğundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. 1. "Sayılı günlerde oruç." Yüce Allah orucu, zorluğu sebebiyle belli günlerle; Ramazan ayının günleriyle sınırlandırmaktadır. Allah'ın belirlediği günlerde eksiltme ve artırma yapılamaz. Teşvik için de olsa, başka günlerde tutulan orucun sevabının, Ramazan orucunun sevabından fazla olduğunu söylemek doğru değildir. 2. "Artık sizden kim hasta veya yolculukta bulunursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde tutar." Yüce Allah, hastalık ve yolculuğu, oruç tutmama konusunda bir mazeret olarak kabul etmektedir. Demek ki, ibadet insana büyük bir külfet getirmemelidir. Allah, hastalık ve sefer halinde, insana, orucunu başka günlere erteleme ruhsatı vermekte, kulunu zora sokmamaktadır. 3. "Oruca zar zor güç yetirebilecek olanlar, (kazaya bıraktıklarında) bir yoksulu doyuracak fidye verirler." Bu kısmından şu neticeler çıkarılabilir: Çok ihtiyarlamış, oruca dayanacak hali kalmamış fidye, yani yedikleri her oruç karşılığında bir yoksul doyurmaları farzdır. Buradaki oruç tutana tanınan tolerans, insanın durumunun göz önünde bulundurulduğunu göstermektedir. Oruç, güce dayanan bir ibadet olduğu için, farz olup olmaması da gücün varlığına bağlıdır. Hasta ve yolcu olanlar oruç tutmakta zorlanacaklarından, Yüce Allah orucu kazaya bırakma konusunda onlara ruhsat vermiştir. İhtiyarlamış veya müzmin bir hastalığa tutulmuş kimsenin oruç tutması imkansız olduğundan, onlara oruç yerine fidye vermeyi emretmiştir. Bütün bunlar, Yüce Allah'ın, hükümlerini şartları dikkate alarak verdiğini göstermektedir. İbadette zorlama olmadığını vurgulayan bu ibadetin yerine getirilmesinde kulun durumunun belirleyici olduğu ilkesine de dikkat çekmektedir. Hasta ve sefer olmayan, oruç tutmaya gücü yeten kimselere, fidye vererek oruç tutma ruhsatının verildiği neticesi çıkarılmamalıdır. Çünkü Bakara 185'te "Sizden kim bu aya ulaşırsa, onda oruç tutsun" buyrulmaktadır. Demek ki gücü yeten, seferde ve hasta olmayan kimselere seçenek tanınmamaktadır. Zaten müslüman, kendi vicdanında, kendi şartlarını belirleyecek imana, görüş ve bilince sahip insandır. Kişi, başka bir insanın belirlemesi mümkün olmadığı için kendi durumunu kendisi belirleyecektir. Zaten bu, Allah tarafından müslümanın tesbitine bırakılmıştır. 4. "Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa bu, onun için daha hayırlıdır." Buradaki "iyilik"le şu hususlardan biri kastedilmiş olabilir: a) Çeşitli nedenlerden ötürü oruç tutamayan bir Müslümanın, vermesi gerekenden fazla fidye vermesi. Yüce Allah, bu konuda yapılan fazladan iyiliğin yararının insanın kendisine olduğunu vurgulamaktadır. b) Buradaki fazladan iyilik kavramının kapsamına, fazladan/nafile oruç tutmak da girebilir. Nafile oruç tutan kişi, kendisine iyilik yapmış olur. c) Müzmin bir hastalığa yakalanmış olan kişinin, oruç tumayıp fidye vermesi. Fakat tedavi sonucu iyileştiğinde, karşılığında fidye verdiği oruçları tutması, ilave bir iyilik olacağından, kendine iyilik yapmış olur. Devamı da bu manayı teyit etmektedir: 5. "Eğer bilirseniz, oruç tutmak, sizin için daha hayırlıdır." Yani, fidye verdiğiniz halde, oruç tutma gücüne sahip olduğunuzda, oruçlarınızı kaza etmeniz sizin için daha hayırlıdır. "Ramazanda hasta veya seferde olup da oruç tutamayanlarınız, iyileştikten veya seferden döndükten sonra, tutamadıkları günlerin sayısınca diğer zamanlarda oruç tutsunlar! Hasta veya seferde olmakla birlikte oruca zorlukla da olsa gücü yettiği halde oruç tutmayanlar ise, oruçlarını kaza etmelerinin yanı sıra fidye de vermekle yükümlüdürler. Kim fidyeyi artırırsa, hakkında hayırlı olur. Bununla birlikte, vaktinde oruç tutmanız, fidye verip orucu kaza etmenizden daha hayırlıdır; eğer bilirseniz".