Helakin eşiğinde olan insanı Kur'an kurtarır
İnsanlara, yaptıkları amellerin zararlarını görmeleri ve azaptan sakınabilmeleri için, Kur'an'la öğüt vermek zorunluluktur. Bu konudaki ayet şöyledir: "Dinlerini oyuncak ve eğlence edinenleri ve dünya hayatının kendilerini aldattığı kimseleri kendi hallerine bırak. Ve Allah'tan başka dost ve yardımcısı olmayan kimsenin, yaptıklarından dolayı felakete sürüklenmemesi için, Kur'an'la öğüt ver. Çünkü onun Allah'tan başka bir dost ve yardımcısı olmayacak ve her fidyeyi verse dahi kabul edilmeyecektir. Bunlar kendi kazandıkları yüzünden helake uğrayan kimselerdir." (En'am 6/70) Helak olmanın eşiğine gelen insanın manevi yapısında derin bir değişme meydana getirecek olan gücün Kur'an'da olduğuna dikkat çeken bu ayet, aynı zamanda insanların değişme ihtimalinin daima mevcut olduğuna da işaret etmektedir. Din eğitimcilerinin, daima böyle bir ihtimalin varlığına dikkat etmeleri gerekir.
KUR'ANKORUYUCUDUR Ayet Kur'an'ın koruyuculuk özelliğine dikkat çekmektedir. Koruyuculuk özelliği ile Kur'an insanın takva yönünü geliştirmektedir. Dinini alaya alan, dünya hayatına aldanan ve yaptıklarından dolayı helakin eşiğine gelen insanı ancak Kur'an öğüdü kurtarabilir. Bu nedenle Yüce Allah, Hz. Peygamber'e Kur'an'la öğüt vermesini emretmektedir. b)Beklentiiçindeolmak İnsanı eğitmek en zor işlerden biridir. Onun için eğitim Kur'an'da bir sanat olarak takdim edilmektedir. Bunun zorluğu eğitilenin tepkisinden geldiği gibi, sonucun hemen alınamamasından da kaynaklanmaktadır. Öyle ise, insanları takva denilen ruh olgunluğuna ulaştırmak bir gayret ve sabır işidir. Değişim ve yenilenme uğruna beslenen ümidin getirdiği beklenti ve sabır, en önemli metotlardan biridir. A'raf 164. ayet, insanların, kötü etkilerden ve Allah'ın azabından korunma ihtimalini ısrarla takip etmelerini emretmektedir: "İçlerinden bir topluluk, 'Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme artık ne diye öğüt veriyorsunuz?' dedi. Dediler ki: Rabbimiz'e mazeret için, bir de belki korunurlar diye." Ayet, yaşanmış bir tecrübeyi naklederek din adamlarına, insanların değişimi konusunda kötümser olmamalarını öğütlemektedir. Bazı insanlar, kötülükleri gözleyerek insanların doğru yola gelmeyecekleri kanaatini besleyebilirler; ama din eğitimcileri, insanların takvaya ulaşabilecekleri ümidini elden bırakmamalıdır. Kötümserliği bırakıp insanları uyarmak, yola getirmeye çalışmak ve problemlerini çözmek, erdemli din adamlarının işi olmalıdır.
ÜMİTCANLITUTULMALIDIR Toplumun helak olacağı konusunda herkesin kötümser olduğu bir dönemde insanların ıslah olacakları, kötülüklerden korunacakları ümidini canlı tutmak, büyük bir önem arz etmektedir. Söz dinlemeyen, öğüt almayan ve yanlışlara dalmaktan geri kalmayan insanlara nasihat etmenin, boşuna nefes tüketmek olduğunu iddia edenle re karşı görevlerini yerine getirmenin rahatlığı içinde, onların ıslah olma, sakınma ihtimallerinin bulunduğu ümidini yitirmeden, öğüt ve eğitimlerine devam etmeleri, vazgeçilmemesi gereken bir metottur. Bugün inkar edenin yarın inanma ihtimali yok mudur? Bu sorunun cevabını En'am 69'da bulmaktayız: "Onların hesabından Allah'tan korkanlara bir sorumluluk yoktur. Ancak, sakınıp vazgeçmeleri ümidiyle onlara bir uyarı ve öğütle görevlidirler." Günahkarların işledikleri günahlar konusunda, takvaya (ruh olgunluğuna) ulaşanların üzerine hiçbir sorumluluk yoktur. Ama, takvaya (ruh olgunluğuna) ulaşanların onlara öğüt verme göreviyle karşı karşıya bulunduklarını söyleyen günahkarların sakınma ihtimalinin daima mevcut olduğuna da dikkat çekmektedir.