Borç balonu ya patlarsa!
Bizim iktisat uzmanları bu konulara pek girmiyorlar. Demokrasi aşığı olduklarını iddia eden liberallerimiz ise hiç ilgilenmiyorlar. Ama bakın neler oluyor ve daha neler olabilecek.
***
Mesele sadece toplumsal demokrasinin kurulmuş olması ise, alın Amerika'yı, herhalde dünyanın en demokratik ülkesi olduğundan kimsenin kuşkusu olamaz. Peki o demokratik Amerika'da şu sıralar neler oluyor?
***
Şöyle dediler Amerika'nın liberalleri: Bırakın piyasalar her şeyi düzenlesin. Piyasa neylerse güzel eyler. Devlet piyasalara müdahale etmesin. Kontrole kalkmasın. Siyasetçiler ellerini piyasalardan çeksin. Öyle mi?
***
1980 ile 97 arasında Amerika'da, ortalama gayrimenkul fiyatları hiç artmadı. 97'den sonra ise 2007'ye kadar, yılda ortalama yüzde 6 fiyat artışı ortaya çıktı. (Ya da çıkartıldı.) Neden? Bankaların, kredi kuruluşlarının ve çeşitli fonların elinde biriken devasa sermayenin, tüketiciye akıtılması gerekiyordu. Tüketici, yeni ev almak için veya ikinci bir evi almak için, ipotekli kredilere koşturdu. Milyonlarca tüketici borçlandı. Kimseye, sen bu borcu nasıl ödeyeceksin, diye sorulmadı.
***
Tüketici, giderek ve daha fazla boyutlarda borçlanıyor, aldığı krediyi çeşitli tüketim alanlarında kullanıyordu ki, Amerika'da bu şekilde kullanılan krediler ile toplam tüketimin üçte birinin finanse edildiği ortaya çıktı.
***
Her yıl biraz daha fazla insan borçlandı. Sonuçta, Amerikalılar'ın büyük bir kısmı kredi kuruluşlarına borçlu hale getirildi. Bunu sağlayan tek şey, gayrimenkul piyasasının balon gibi şişirilmesinden başka bir şey değildi. Şimdi, Amerika'da bu balon, orasından burasından hava kaçırmaya başladı. Fonlar ve bankalar zora girmeye başladı. Sonuçta ne olacak peki? İpotek ve borç senetlerini elinde bulunduran bankalar ve fonlar, alacaklarını tahsile yöneldiklerinde, milyonlarca Amerikalı bireysel olarak iflas etmiş olduklarını anlayacaklar. Fiyatları şişirilen gayrimenkullerin gerçek fiyatları ortaya çıktığında ise... İpotekli yüzbinlerce gayrimenkule el koyan bankalar ve kredi kuruluşları ise, o gayrimenkulleri kime satacak, orası belli değil.
***
Anladığınız üzere, liberalizmin demokratik Amerika'da bile nasıl işletilebildiğini söylemeye çalışıyorum. Fakat bizim bir tek liberalizmimiz bile bu konulara değinmez, değinemez. Olsun değinmesinler.
***
Bir İngiliz finans kuruluşu, Türkiye'nin bireysel borçlanma artışında, Avrupa'da bir numaraya çıktığını belirledi. Artış oranımız yüzde 50'lerde. Yurttaş, kolay ve ucuz krediyi görünce borçlanmaya hücum etti. Millet, borçla ev alıyor, borçla araba alıyor, borçla evini döşüyor, borçla evleniyor. Borçla iş yeri açıyor, borçla mal alıyor. Kimse bakmıyor, aldığı evin gerçek değeri bu mudur, diye... Çünkü şişirilen piyasalar sebebiyle, hep böyle gideceğini düşünüyor, borcumu ödeyemezsem daha yüksek fiyata satarım diyor. Halbuki, iflas etmesi çok basit: 300 bin dolar aldığı evin borcunun yarısını ödediğinde, evin gerçek fiyatı 200 bin dolara inecek olursa, 100 bin dolar içeri girmiş olacak. Dikkat ediniz: Türkiye'de artık, bankaların güçlendiği, vatandaşın ise borçlandığı bir dönem yaşanıyor. Bu, bankaların ve çeşitli finans kuruluşlarının elinde tuttuğu bir balondur. Patladığı anda milyonlarca seçmen müflis duruma düşecektir. Bunun siyasi sonuçlarını tahmin etmeye gerek var mı sizce? Yüksek iktidar oyları, ezelden ebede gitmez.