Dünkü okuyucu mektubuna cevap
İsmini vermeyen bir okuyucumuz, türban üzerine yazdığım yazıya üzülmüş. Önemsediğim için cevaplayacağım. Önce bir-iki konuyu düzeltelim. Sadece yoksullar ve dargelirliler örtünüyor, demedim. Elbet varlıklılar da örtünüyor. Ama hangisi daha çok ve neden, buna bakmak yazım. Başörtüsü ile geleneksel örtünme başka, Tanrı'nın emri öyle diye örtünmek başka, dedim. Zaten okuyucumuz da, Allah'ın emrine karşı çıkma, diyerek türbanın anlamını kabulleniyor. Latife Hanım o günün Osmanlı toplumu koşulları ile örtündü, dedim. Çevre baskısı ile değil. İyi anlamak gerek. Fatih Sultan Mehmed Han'ın eşlerine de mi gideceğiz, diye sorarken, o eşlerin ahlaka mugayir davrandıklarını kastetmem mümkün değildi, maksadım sadece, ne kadar eskiye gideceğimizi sormaktı. Nitekim yazıyı, Adem ile Havva Anamız'a da mı gideceğiz, diye bitirmiştim. Okuyucumuzun bizi öteki dünyaya itikada çağırmasına gelince, işte konunun düğümlendiği yer burasıdır. Biz, türban kullanan zevatın itikadını sorgulamazken, okuyucu bizimkini sorgulayabiliyor. Hem de, Yaşam tarzınıza uymayanları eleştirmeyin, diyerek. Ama beni bir anda itikadı zayıf biri gibi anlayabiliyor, neden? İşte benim itikadım: Eski tarihlerden birinde, İstanbul'dan birkaç esnaf, tacir, hacca gitmeye karar verir. Giderler, ibadetlerini yerine getirirler. Hikaye bu ya: Bir gece hep birlikte ellerini gökyüzüne açıp Tanrı'ya sorarlar: Yar Rab! Bu yıl aramızdan hangimizin haccı kabul olundu? Gökyüzünden cevap gelir: İstanbul'da şu çarşıda esnaflık yapan filancanınki. Bizim heyet İstanbul'a döner dönmez, merakla soluğu çarşıda alır ve hacılığı kabul olunan esnafı bulur. Çok şaşırırlar çünkü adam gayrimüslimdir! Ama Allah katında o yıl hacda hacılığı kabul olunmuştur. Bizimkiler sorarlar, Sen ne yaptın, diye. Adam basit bir dille anlatır: Geçen Ramazan Bayramı'nda, dükkanıma müşteri bir karı-koca gelmişti. 12 yaşlarındaki kız çocuklarına esvap almak istiyorlardı. O sırada vitrine bakmakta olan, üstü başı yırtık pırtık bir kız çocuğunu gördüler ve içeri çağırdılar. Bizim kızımız da tam bu yaşta, esvabı üzerinde deneyelim, dediler. Sonra, Tamam alıyoruz, dediler. Önce sevinçle yeni esvabı giyen kız çocuğu, elbise üzerinden çıkartılınca gözyaşı dökerek dükkandan uzaklaşmaya başladı. Gayrimüslim dükkan sahibi, kızın gözyaşı ve üzüntüsünden etkilenmişti. Yoksul kızı dükkana çağırdı ve elbiseyi paketleyerek kendisine hediye etti. Tanrı'nın katında o yıl hacı olan adam, işte o adamdı. Benim itikadım budur! Başkalarının itikadının sorgulanmasını da gereksiz bulurum. Anlaştık mı hocam?