Siirtli şoför
Üç gün önce gazetenin önünden taksiye bindim. Bakırköy'e gidiyoruz. Taksi şoförü ben yaşlarda, saçlarına ak düşmüş, babacan görünümlü bir adam. Gazeteci olduğumu söylemedim. Nerelisin hemşehrim, diye sordum. Siirtli'yim abey, dedi. Ama 25 yıldır İstanbul'dayım.
***
Benden ne bir beklentisi vardı, ne de bir daha görecekti. Sevimli bir şiveyle kendi kendine anlatmaya başladı.
***
Evlatlarımız için gece gündüz direksiyon sallıyoruz. Elhamdülillah Müslüman'ım. Kürt'üm. Ama Türk yurttaşıyım. Devletime, milletime bağlıyım. İnsan milletini, yurdunu sevmezse ne yapar? Şimdiye kadar devlet kapısına gitmedim. Hiçbir şey de istemedim. Zarar da vermedim. Menemen'de yaptım askerliğimi şerefimle... Ama ne oldu biliyor musun abey? Şimdi ben Siirtli'yim diye suçlu gibi oldum. Kazayla devletin kapısına gitsem, Kürt'üm desem, ne olur bilmem. Hepsi bu PKK yüzünden oldu. Millet bize PKK'lı gibi bakar oldu. Bizim gibi şerefli, namuslu vatandaşlara en büyük kötülüğü PKK yaptı. Bizi devletin gözünde suçlu durumuna düşürdü. Artık derdini kimseye anlatamazsın. O yüzden, Allahım inşallah bir yerde başımız derde girmez, karakolluk falan olmayız, diye dua etmekteyiz.
***
Siirtli, kendi halinde, ekmeğinin peşinde koşturan bir taksi şoförü, en yalın ama en keskin hatlarıyla PKK gerçeğini anlatıyor, terör örgütünün analizini yapıyordu. Dürüst şoförü dinlerken, bu sütunlarda yazdığım iki satırı hatırladım. Allah en önce Kürtler'i kurtarsın PKK'nın elinden!