Kadında cinsellik
"Kadın-erkek" ilişkilerinde en acımasız döneme girdik bence. 21'inci yüzyıl erkeğin yükseliş dönemi, kadının ise çöküş dönemi oldu. Erkek, ölümsüzlüğün iksirini buldu. Kadın, cinsel aydınlığa kavuşamadan tekrar karanlığa gömüldü. Peki erkeği kadın karşısında ölümsüz kılan buluşun adı neydi? "Mavi Viagra." Erkek bilimadamları yıllardır yemedi, içmedi. 60 yaş üstü zengin işadamlarının "çöken imparatorluğunu!" sonunda ayağa kaldırdı. Bu öyle bir buluştu ki, fakir fukara da bu işten ister istemez nemalandı. Artık imparatorluğu ayağa kaldıran işadamları, genç kadınlara para harcamaya başladı. 50 yaş üstü kadınının üzerine "çocuklarımın anasıdır!" etiketini yapıştırıp, genç kadınlarla tekrar yükselişe geçen imparatorluklarını kutladılar. Çocukların anası olan kadını ise bana hiç sormayın... Onların akıbetlerini çevrenizde görüyorsunuz, televizyonlarda izliyorsunuz. Aslında benim yazmak istediğim şey, "erkeğin yükseliş dönemi" değil. Kadının çöküş dönemi. Kadının şu gerçeği bilmeye hakkı var: "Pembe Viagra'ya asla sahip olamayacaklar." Bu söylem bana mı ait? Haşa! Ürologlara, kadın doğumculara ve psikiyatrlara ait. Peki onlar neden böyle düşünüyor? Çünkü onlar "kadının cinsel organ yapısını" tam anlamı ile çözebilmiş değiller. Çözebileceklerini de sanmıyorum. Geçen gün ürolog bir bilimadamıyla laflıyoruz. "Hocam" dedim. "Erkek milletinin çözülmeyen cinsel sorunu kaldı mı?" "Hayır" dedi. "Özellikle Viagra'nın buluşundan sonra artık erkeklerin hiçbir sorunu kalmadı. Artık erkeğin cinsel sorunları tarih oldu." "Ya kadının ki?" diye sordum. "O iş çok karışık. Ne sen sor, ne de ben söyleyeyim" dedi. O sırada psikiyatr olan ağabeyimiz lafa atıldı. Dedi ki: "Kadının bir erkek hakkında fikir sahibi olması, bütün erkekleri tanıması anlamına geliyor. Fakat bir erkeğin bütün kadınlar hakkında fikir sahibi olması, bir kadını tanıyor anlamına gelmiyor maalesef." Kendimi tutamadım ve güldüm. "Neden?" diye sordum. "Çünkü" dedi. "Ben, ürologlar gibi aynı düşünceye sahip değilim. Onlar 'her erkeğin önünde bir penis var' mantığı ile hareket ediyor. Ama kadın öyle değil. 'Her kadının önünde bir cinsel organ var' mantığı ile hareket edemeyiz. O yüzden kadınlar kişilik yapılarında olduğu gibi, cinsel organlarında da bir derinliğe ve karmaşık bir yapıya sahipler. Bu yüzden ürologlar ve kadın doğumcular, kadın cinselliği konusunda istenilen sonucu alamayacaklar. Çünkü onlar kadının sadece vajinasına bakıyor. Oysa ki vajinanın arkasındaki kadına bakmak gerekiyor." Nedense psikiyatrın söyledikleri bana çok mantıklı geldi. Kısacası benim anladığım şuydu: "Bu iş daha çok tartışma götürür. Bir kadının bedeni, diğer kadının bedenine uymayacağı o kadar apaçık ortada ki!" Cuma günü kaldığımız yerden devam edelim. "Hacı amcanın" başına gelenleri anlatalım. "Gülsek mi, ağlasak mı?" siz karar verin.