Boy ölçüşmek
İzmir'deki Cumhuriyet Mitingi'ne katılımın ne olacağını Yılmaz Özdil bir hafta önce söylemiş, Sabah'taki yazısında "İzmir'in nüfusu 3.5 milyon. Katılım da öyle olur" demişti. Hiç de yanılmadı! Eksik-fazla, küsuratını bilemeyiz ama milyon rakamına varıldı işte... Bundan sonrası, bu işi güç mücadelesine döndürüp siyaseten çıkar peşinde koşanlara düşüyor. Özellikle AKP ve yandaşlarına! Meydanlarda bayraklaşan milyonlarla inatlaşıp "Bizim de kalabalıklarımız var" şeklinde boy ölçüşmeye kalkışmamalılar! Aksi halde, çok büyük hata yaparlar. Hatta vebal altına girer; bu ülkeye en büyük darbeyi vurmuş olurlar. Çünkü Cumhuriyet mitinglerinde türbanlı-türbansız, sağcı-solcu, Alevi-Sünni, her partiden milyonlar vardı. Bazıları, bu mitingleri nalıncı keseri gibi kendine yontup ideolojik sonuçlar çıkartmaya çalışsa da halkın çoğunluğunun tek derdi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığı ve bütünlüğüydü. Mitinglerin mesajı var Kameraların önünde yapılan konuşmalardan da anlaşıldı ki bu ülkenin vatandaşları, Ay-yıldızlı bayrağın etrafında bayraklaşmanın heyecanını taşıyor. Artan bölücülük ve kamplaşmalara karşı tek yumruk olmak istiyor. Mustafa Kemal'in kurduğu Türk Devleti'nin tekrar emperyalist-küresel çeteler tarafından parçalanamayacağını haykırıyor. Onun için, iktidar yanlıları çok titiz davranmalılar. Üç-beş kendini bilmez ile hayatı aykırılıklarla geçmiş kişinin konuşmalarına bakarak bu mitingleri kategorize etmesinler. Cumhuriyet'e ve Türk Devleti'ne sahip çıkarak Ay-yıldızlaşan milyonlar ile onların sırtından prim yapmaya çalışanlar çok farklı... Mesela, o mitinglerde konser veren Edip Akbayram'ın iki hafta önce de Londra'da PKK sloganlarının atıldığı etkinlikte sahne almasına bakarak, milyonlar küçümsenmemelidir... Bilakis onların da bu gibi ikircikli davrananlara tepkili olduğu görülmeli. Etkiye tepki verilmesin Toplum artık gözünü açtı ve ayırdedici şekilde kılı kırk yararak durum tespiti yapıyor. Nasıl ki "Müslümanım" diyen herkesi peşinen kabullenmeyip küresel çetelerle olan münasebetlerini sorguluyor ve Türk merkezli Ahmet Yesevi anlayışını genel kabul haline getiriyorsa, Cumhuriyet ve laiklik hassasiyetlerine de "dinsizlik ve değersizlik" şeklinde bakanlara prim vermiyor. Soros'ların paralarıyla dernek ve vakıfçılık yapanlara alet olmaktan kaçınıyor. İşte diyeceğimiz şey de burada düğümleniyor. AKP yandaşları ve medyası, toplumun bu hassasiyetini istismar ederek ayrıştırmaya dayalı taraftar kitlesi oluşturmaktan kaçınmalı... Ayrıştırmalar seçimde belki işe yarar, karşı bloklaşma sonucu iktidar bile olabilirler ama, küresel işbirlikçileri bir gün kapılarına dayandığında "Anam" diye bağırsalar da imdatlarına koşacak birini bulamazlar, Mustafa Kemal'in tam bağımsız ve inanmış Türk Milleti üzerine bu kadar alçakça siyasi hesap da yapılmamalı.