Bir insan hikayesi
Akşamın çaresizliğine yaslanmış, öylece duruyordu. Hareket eden bir şeyler arıyordu gözleri, beni gördü gülümsedi. "İyi akşamlar" dedi, "İyi akşamlar" diye karşılık verdim. "Bir sigaran var mı abi?" diye sordu, "Sigara içmiyorum" dedim. 40 yaşını aşmıştı, solgun yüz hatları ve geceye direnemeyecek kadar berbat giysileri vardı üzerinde.
***
Tam yolumu çeviriyordum ki onu bırakmaya gönlüm razı olmadı. "Bekle" dedim, büfeden 2 paket sigara alıp geldim, yüzünde bir ışık belirdi. "Sağol" dedi sigarasını yakarken, bakışlarıma sokuldu. "Bu gece kimbilir kaçıncı çocuğunu doğuracak İstanbul" dedi, şaşırdım. "Şiir gibi konuşuyorsun" dedim. "Yok be abi" dedi. "Biz kim, şiir kim!" "İstanbul eskiden İstanbul'du. Şimdi geceleri garip yaratıklar peydahlıyor" derken, daha bir şaşırdım. Bu ilginç adam, gitmekle kalmak arasındaki tercihimi, kalmaktan yana kullanmamın sebebi oldu.
***
Ay bulutların arasına girdi o sıra, adam ikinci sigarayı yaktı. "Ah be abi" dedi. "Bir yanlışım bütün doğrularımı silip süpürdü." Yaralı yanına yaslandı sanki. "Ne iş yapıyorsun?" demek gafletine düştüm, kendi halinde solan bir güle. Hiç beklemediğim bir cevapla karşılaştım. "Politik zalimlerin ayak bastığı çiçeklere su veriyorum" dedi.
***
Ayın karanlık yüzü hakimdi geceye. Adamın gözlerinin gölgesinde bile ışık vardı. Aynı kavgalarda büyüyüp, ayrı hayatlara dağılmış 2 eski dosttuk sanki. "Düşlerimize ve düşüncelerimize bile sınır çizenler, tarihin büyük denizlerine açılacağımızı sanıyorlar" dedi. "Kimler?" dedim, "Halkımız" diye karşılık verdi. Pusulası vardı, önsezileri. Sigara isterken tabut ölçüsü alınmış gibi duran adam, bir hayat dedektifiydi sanki. "Aşkı yeniden taçlandırmak gerek, O yüzden çocuklarınızı televizyonlardan uzak tutun" diyerek, gecenin işaret fişeğini yaktı. Usul usul yürüdü ve beni kendi yalnızlığımla baş başa bıraktı.
***
Bazen yolda bir sigara içimi sohbet etmeyi esirgediğiniz insanlarda, aslında ne değerli hazineler olduğunu bilemezsiniz. Her evin bir hikayesi vardır. Her insanın bir romanı...