Lig ve kupa şampiyonunu sadece Haluk Ulusoy biliyor
Sevgili Fenerbahçeliler.. Ligin şu son 5 haftasına ve Beşiktaş'la aranızdaki 4 puanlık farka bakıp sakın işi bitmiş gibi görüp şampiyonluk şarkıları söylemeye başlamayın. Hatta yarın kupada Beşiktaş'ı eleyip finale çıkacağınızı falan hiç mi hiç aklınıza getirmeyin. Size tavsiyem, geçen yılı aklınıza getirin.. İsterseniz şöyle bir yıl öncesine sorulu-cevaplı bir şekilde gidelim.. Geçen sezon ligde şampiyonluğun en büyük adayı kimdi? -"Tabii ki Fenerbahçe...'' Kupayı almasına kesin gözüyle bakılan takım hangisiydi? "Yine Fenerbahçe...'' Peki sezon sonunda ne oldu?.. -"F.Bahçe kupayı hakem hataları ile Beşiktaş'a kaptırdığı gibi, lig şampiyonu da G.Saray oldu.'' Demek ki ne yapmak lazım? Geçen seneyi akla getirip değil 4, 14 puan fark da olsa hemen şampiyonluk şarkıları söylememek lazım. Hele hele işin başında Haluk Ulusoy Federasyonu varsa, bir Fenerli olarak 'Şampiyonluk'' sözünü hiç etmemek lazım.. Çünkü maalesef Türkiye'de şampiyonluğu kazanmanın yolu sahada maçları kazanmaktan değil, bu federasyonla iyi geçinmekten, hatta ondan da öte "Amca-Yeğen'' ilişkisi içinde olmaktan geçiyor.. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da emin olun aynen böyle olacak.. Bugünkü olayların Türkiye Süper Ligi'nin ilk kirletilme (!) yıllarından biri olan 1996-97 sezonundan, ya da o seneleri takip eden 4 senelik süreçten ne farkı var?.. O gün de Fenerbahçeli futbolcu, yönetici ve teknik adamlara "Sağa baktın kırmızı kart, sola baktın ceza'' diye akıl almaz cezalar yağdırılırken, Galatasaraylı ve Beşiktaşlı futbolcular ile yöneticiler bir elleri yağda bir elleri balda sahada ve saha dışında kardeş kardeş oynuyorlardı.. Bugün "Beşiktaş kalecisi Runje'nin 2 maçlık cezası neden kıyak yapılarak 1 maça indi" diye tartışıyoruz ama, o günlerde de bundan daha beter kıyaklar yine bu iki takımın oyuncularına aynen uygulanıyordu.. Filipescu, Hagi, Fatih Terim örnekleri henüz hafızalarımızdan silinmedi.. O günlerde de şampiyon olacaklar, küme düşecekler ve kupayı kazanacaklar masa başında belli olurken, merak etmeyin bugün de ondan daha farklı bir yöntem uygulanmıyor.. Şampiyonu da, kupayı kazanacak olanı da sadece Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy biliyor.. Haaa o bunların kim olacağını belki akrabalarıyla paylaşmış olabilir bilmiyoruz ama bildiğimiz bir-iki olay var.. Bir tanesi Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'in 18 Mart'ta takımı Fenerbahçe'den tam 8 puan gerideyken ve ite-kaka kazanılmış bir Erciyes maçından sonra gayet iddialı bir şekilde yaptığı "Bugünün tarihini bir yere yazın. Kesin şampiyonuz'' demesi. Bir başkası da geçen sezon Galatasaray Asbaşkanı Adnan Polat'ın Fenerbahçe'den 4 yedikten sonra "Şampiyon biziz. 20.45'te kupayı biz kaldıracağız'' gibisinden iddialı sözleri.. Yıldırım Demirören'in sözlerinin gerçekleşme şeklini daha görmek için önümüzde 1 ay var.. Ama şu sorunun cevabını Türkiye'de henüz kimse veremedi; Galatasaraylı yöneticiler Fenerbahçe'nin Denizlispor'a takılacağından nasıl o kadar emin olmuşlardı ki Kayseri ile oynadıkları maç sonrası şampiyonluk kutlaması yapmak için her türlü donanımı Ali Sami Yen'e yığmışlardı.. Hatta bu arkadaşlar şampiyon olduklarından o kadar emindiler ki, Denizlispor-Fenerbahçe karşılaşmasının bitmesini beklemeden stadın ortasına kutlama platformunu kurmuşlardı.. Kimse buna "Parasızlığın zaferi'' ya da "Çocuklar şampiyon olacaklarına çok inanıyordu'' falan gibisinden, Türk filmlerinde kullanılan klişe sözlerle cevap vermesin.. Bunun bir tek cevabı var. O da başlıkta ve yazının içinde bulunuyor zaten.. Gerisi faso fiso..