Halamın kupaları olsaydı amcam olurdu(!) Sezon başında, ikinci yarı başında, geçen ayın başında, bu ayın başında, bu haftanın başında hep söylediğimi bir kez daha tekrarlayayım: Bu federasyon Fenerbahçe'yi şampiyon falan yapmaaaazzzz.. Birkaç gündür Fenerbahçe TV'de benim bir süre önce yazdığım bir yazı haber olarak gösteriliyor.. Ne yazmışım ben o yazıda: "Mevcut federasyonun sezon başlarken bir A, bir de B planı vardır.. A planı; Galatasaray'ı şampiyon yapmaktır. B planı ise Galatasaray olamıyorsa Beşiktaş'ı.. Bunların C planı ise hiç yoktur. Ama yine bir C planı olsun diyorlarsa o da olsa olsa Fenerbahçe'yi şampiyon yapmamaktır..'' Ne zaman dile getirmişim ben bunları?.. Neredeyse 2 ay önce.. Süper Lig'de durum nasılmış o zaman?.. Fenerbahçe, Galatasaray'ın 7, Beşiktaş'ın tam 8 puan önündeyken.. Peki şimdi durum ne?.. Fenerbahçe ligde yine lider ama bu kez arkasında Galatasaray değil, Beşiktaş var ve puan farkı artık 8 değil, 4.. Arada azalan ya da azaltılan (!) 4 puan için haklı çıktım diye sevinmem lazım ama sevinemiyorum.. Neyse.. Gelelim şimdi Mahmut Uslu'nun, "Bizim amcamız yok ki istediğimizi yaptıralım'' isyanına.. Bilmeyenler için açıklayalım; Amca kim?; Saffet Ulusoy.. Saffet Ulusoy kim?; Futbol Federasyonu Başkanımız Haluk Ulusoy'un babası.. Peki Saffet Ulusoy kimin amcası?; Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören'in eşi Revna Hanım'ın.. Peki biz bu medyatik "Amca-yeğen'' ilişkisini nereden biliyoruz?; Saffet Ulusoy geçen sene tedavi görürken, Fenerbahçe'den "Çalınan'' Türkiye Kupası'nın Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören tarafından hastaneye götürülmesinden.. "İlginçlik bunun neresinde ki?'' diyenleriniz olabilir.. Bence de ilginç bir şey yok. Aslında başka ilginçlikler de var ama bunlar da önemsiz (!) ve tamamen tesadüf (!) şeyler.. Örneğin, hakemler Fenerbahçeli futbolculara kart göstermek için fırsat kollayıp (Bakınız; Kezman, Edu, Lugano), Beşiktaşlılar'ı sürekli es geçiyorlarsa (Bakınız; Baki, İbrahim Toraman, Nobre)... Örneğin Fenerbahçe'ye bir yıldır hakettiği halde penaltı çalınmayıp, Beşiktaş'a olmayan penaltılar patır patır veriliyorsa... Örneğin, Fenerbahçe taraftarı masum bir pankart açtı diye kulüp anında ceza kuruluna sevkedilip, her ne hikmetse Beşiktaş'a Ankaragücü maçındaki meydan muharebesinden dolayı saha kapatma olayı çıkmıyorsa... Örneğin, Fenerbahçeli yöneticiler "Gak'' dese ceza, "Guk'' dese cezaya çarptırılırken, Beşiktaşlı yöneticilerin başta başkanları olmak üzere ortamı gerecek ve Türkiye'de iç barışı zedeleyecek her demeci cezasız kalıyorsa.. Örneğin, MHK dışında hiç kimsenin bilmemesi gereken hakem atamaları, kamuoyuna açıklanmadan 24 saat önce Beşiktaş Başkanı tarafından biliniyorsa... Ve buna benzer daha bir sürü çirkinlik, şike, mike, bilumum pislik olaylar ortalıkta kol geziyorsa, bu dakikadan sonra hiçbir Fenerbahçeli ortaya çıkıp da, "Ben şampiyon olacağım'' demesin.. Hatta, "Türkiye Kupası'nı falan da alacağım'' demesin.. Çünkü bu federasyon, bunu Fenerbahçe'ye yedirmez.. Çünkü hiçbir Fenerbahçeli yöneticinin ya da eşinin bu federasyonda bir "Amcası'' ya da "Dayısı" yok.. Yıldırım Demirören 19 Mart'ta, "Bu tarihi bir yere yazın. Biz şampiyon olacağız'' dedi. Takımı ligde Fenerbahçe'den 8 puan gerideyken kime güvendi de böyle bir açıklama yaptı?.. Tabii ki iş başındaki federasyon, MHK ve Aytekin ile Vedat gibi hakemlere.. Bu açıklamanın hangi kriterlere dayandığını geçen hafta sonu gördük.. Bugünkü kupa maçı da dahil, önümüzdeki 7 haftada daha bol bol göreceğiz.. Demirören'in güvencesi itme ve kakmayla yürüyebilen sıradan bir Anadolu takımı görünümündeki kendi ekibi değil, yukarıda saydığım unsurlar.. Bugünkü Beşiktaş takımından bir kişiyi Fenerbahçe'ye transfer edin deseniz alacak adam bulamazsınız. Öyle olsaydı Nobre kalırdı.. Ben Fenerbahçe yönetiminin yerinde olsam çıkar, "Bana kalan 7 haftada çok haketsemde penaltı çalacak hakem namerttir'' açıklaması yaparım.. Çünkü olur da eğrisi doğrusuna denk gelir F.Bahçe bu kadar düşmana rağmen ligde şampiyon olursa, emin olun bu şampiyonluk 17 şampiyonluğun en değerlisi olarak tarihe geçecek. Benden söylemesi..
Servisi 
Sezon başında, ikinci yarı başında, geçen ayın başında, bu ayın başında, bu haftanın başında hep söylediğimi bir kez daha tekrarlayayım:
