Parayı izleyin
Türkiye'nin son 25 yılı, hem dışa açılmanın hem küreselleşmenin hem ekonomik yükseliş ve canlanmanın yaşandığı... Hem de kirlenmenin alabildiğine yaygınlaştığı bir dönem oldu. Bu kirlenmenin en korkunç boyutu, medyaya da bulaşmış olmasıydı.
***
Okuyucu yakınıyor. Milletin cebinde beş kuruş para yok, işsizlik ve güvensizlik had safhada, medyanın umurunda değil. Medya, yozlaşma ve kirlenmeyle boğuşan bir kurum olmaktan çıktı, yozlaştıran bir kurum haline geldi. Doğru mu bu, evet doğru...
***
Bunun nasıl başarıldığını ve sorunun nasıl çözülebileceğini anlamak istiyorsak, medya alanında da paranın izini sürmek zorundayız. Haksız kazanç ve sebepsiz zenginleşme, haydi suç demeyelim ama en azından büyük ayıptır. Bu ayıbın göz göre göre, hem toplumun gözü önünde hem de büyük çoğunluğu sıkıntı içinde yaşayan binlerce meslektaşımızın gözleri önünde adeta nispet yaparcasına sanat haline getirilmiş olması, medyadaki kirlenmenin en bariz göstergesidir.
***
Ne yazık ki, son 15-20 yıl bir grup gazetecinin, sebepsiz biçimde zenginleşmesinin de tarihidir. Tabloyu şöyle koyalım: Zengin, müreffeh ve demokratik toplumlarda, kişi başına milli gelirler 30-40 bin dolarlarda seyrederken, oradaki gazetecilerin zenginleşmesini anlamak mümkündür de... Kişi başına milli gelirin 4-5 bin dolarda seyrettiği Türkiye'de bir gazetecinin servet sahibi olması anlaşılabilir mi, izah edilebilir mi? Edilemez. Bu gazetecilerin size gerçeği göstermesini bekleyemezsiniz. Gösterdikleri ancak kendi gerçekleri olacaktır.