Çukurların sırrı
Ruhu katledilmeden önce, yoksul ama onurlu bir duruşu vardı memleketimizin. Annelerin astığı çamaşırların rutubeti sarardı sokakları. Yoksulluğun pabuçlarının arkasına basardı babalar. Her yağmurda evleri su basardı. Din üzerinden siyaset yapanlar, değerlerimizin üzerine basmamıştı daha! Arsız medya, ihanete ibadet etmiyordu henüz!
***
Her küçük kız, babasına Sinderalla'ydı. Kızlarının gelin olacağı günü düşünürdü babalar, çukurlara yem olacağını değil. Büyük şehirlerin küçük adamları değildi belediye başkanları. Dini bütün müteahhitleri korumayı, çocuklarımıza tercih etmemişlerdi daha. Şimdi faili belli ölümlerin sakalı uzarken, çocuklarımızın ömrünün kısalması sebepsiz değil. Çocuklarımızı lağım çukurlarında öldürüyorlar da, bir şehir toptan ayağa kalkmıyorsa, o şehir ölmüştür zaten.
***
Aşıklar sokağı vardı mahallelerin. Aşkını çay bahçelerinde bekleyen delikanlıların, o zaman da yenilgileri vardı. Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm. Yoksul delikanlılar, gelinlik mağazasının camlarını kırardı. Ya da benzin istasyonlarını soyardı, oyuncak tabancayla. Aşk her şeyin üstündeydi, şimdi bağnaz politikanın ayaklarının altında kaldı. O çukurlarda kaç delikanlı boğuldu kimbilir... Adaletle kanlı bıçaklı ülke, keşke gençlerini korusaydı, dosyaları rafta bekleyen dokunulmaz politikacıları koruyacağına...
***
Çukurlar, sadece 5 yaşındaki çocukları çekmiyor içine. Her çukurun bir tarifi var... Kimi, ülkemizin bölünmezliğini çekiyor içine... Kimi çocuklarımızın güvenliğini... Ve ne acıdır ki, ülkemiz bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Daha çok şeyi kurban vereceğiz onlara...