Onurlu mücadele
Dünya menfaatler dünyası. Futbolumuzu da bu bozuk düzenden soyutlamamız mümkün değil. Gelişen olaylar ortada. Herkesin gözü önünde bir trajedi yaşanıyor ama, ibretle izlenmesi gereken bu korku filmini kimse kaleme alamıyor, çıkıp konuşamıyor... Çok değil daha 1-2 ay öncesine kadar milyonlarca Fenerbahçelimiz tarafından büyük bir sevgi seline boğulan Aziz Yıldırım'ı, 'kimse sevmiyor' diyerek propaganda yapanlara medyadaki kalemşörleri destek vermiyorlarmıydı? Şimdi bunları konuşan bir kaç anadolu kulübü başkanı ve yöneticileri Özhan Canaydın'ı ihanetle suçluyorlar. Lakin bakıyoruz ki herkes sus pus, ortalık süt liman... Aziz Yıldır-m'a gelince vur abalıya, Özhan Canaydın'a gelince dur bakalım. İşte kulüplerimizin ve medyamızın hali. Yalnız atalarımızın da ektiğini biçersin diye bi lafı var. Bu da unutulmasın... Geçen sezonun başında, 4 büyük kulüp başkanları ortak bir protokole imza attılar. Şu anda görev yapanların dışındaki tek isim Trabzonspor Başkanı Atay Aktuğ idi. (Biliyorsunuz Albayrak seçildi.) Bu protokol somut olarak belirtilmesede aslında Kulüpler Birliği'ne karşı bir birlikteliği savunuyordu. İşin doğrusu Anadolu kulüplerininde, "Dönmek için havuzdan eşit pay isteriz" diye ortaya çıktığı dönemde, 4 büyük kulüp haklarını korumak için birleşmişlerdi. Bu insanların elbette yaptırım gücü yoktu ama önemli olan ilkelerdi. İşte o ilkelere ve attığı imzaya sahip çıkan kulüp tek başına Fenerbahçe oldu. Mücadeleye başladı. Ne acıdır ki bu onurlu mücadelesinde karşısına ilk çıkanlar da o imzaları atan kulüpler oldu. Özhan Canaydın karşısında olduğu birliğe başkan bile seçildi. Beşiktaş ve Trabzonspor'da federasyonun saflarında yer aldılar. Galatasaray'ın olanaksız biçimde tarihinin en fazla puanını toplayıp şampiyon olması, BJK'nin finalde Bülent Demirlek'in önderliğinde kupayı alması bazılarına göre hoş bir tesadüf olabilirdi ama işin aslı acaba öyle miydi? Gelelim Kulüpler Birliği'ne. Onlarda kendilerine karşı bayrak açmış bir insanı başkan seçtiler. Çünkü menfaatleri bunu gerektiriyordu. "Bizim tek amacımız Türk futbolunu kurtarmaktır" diye atıp tutuyorlardı. İyi de ülkemizde bu tip sözlere inanan saf insanlar kaldı mı diye kimse de sormuyor. Şimdi ne oldu Canaydın'ın menfaatleri başka tarafa yol aldı. Geldi mi Aziz Yıldırımın yanına... Ötekiler ne yapıyor, "Hain, bize ihanet etti" diyorlar. Ya arkadaşlar bu işler işte böyle yürüyor, bizlerde çadır tiyatrosundaki cambazları izler gibi bunları izliyoruz. Aslında bütün bu olup bitenler önemli değil de Haluk Ulusoy gittiği zaman sudan çıkmış balığa döneceklerin suratını merek ediyorum. Onlar da Fenerbançe'nin yaptığı mücadeleyi kendi doğrularına göre mi yapacaklar, yoksa iktidarda kim varsa ona yaranmaya mı çalışacaklar? Bekleyim görelim...