İnsanlığın soyu
Bir adam gelirdi mahalleye. Bütün yoksul çocukları bir kamyonete bindirir, bir mağazaya götürürdü. Hepsini baştan ayağa giydirir ve aldığı yere geri getirirdi. Erdemli bir insan olmanın ceketini giyerdi adam... Bayram, bayramdan önce gelirdi.
***
Bir adam gelirdi mahalleye. Kırık misket bakışlı çocukların dertlerini satardı. Dünyanın anasını satardı çocuklar, birkaç günlüğüne. İkindilerde domatesi ve ekmeği bölüşmek gibi. Bayram, bayramdan önce gelirdi. Çocukların çoraplarındaki delikler, adamın peşinden giderdi.
***
Bir adam gelirdi mahalleye... Mahallenin ortasında su birikintisi, çocuklar çamur içinde. Çocuklar süt kokuyor, ter içinde... Her çocuğa eşit dağıtırdı bayramlıklarını, ne babasının partisine bakardı, ne anasının başındaki örtüye. Parayı helalinden kazanmış. Ne irtica şeyhlerinden, ne belediye ihalelerinden...
***
Bir adam gelirdi mahalleye... Yüreği Karun gibi, gözleri bayram rengi... Çocukların gönül köprüsünde, ölü hayalleri omuzlardı da, canlandırırdı üstelik. Mahallenin orta yerinde, sefalet tanrısını kırbaçlardı sanki, çocukları birer birer giydirirken... Melekler yere inerdi.
***
Bir adam gelirdi mahalleye... İnsanlığın soyundan... Bu ülkenin havasından, suyundan...
***
Önce ekmekler bozuldu, sonra insanlar... Havasına suyuna kurban olduğumuz memlekette, ne böyle adamlar var artık... Ne eski bayramlar...