Yatılı okul
Burgazada Yatılı İlkokulu'nda okumuştum. 1960'lı yılların sonu... Yamalı pantolonlar, yoksul bakışlardaki zengin sevdalar... Öğretmenlerimizin gözünün içine bakışlarımız. "Anne belleyişimiz" onları... Ağızlarından dökülene, kayıtsız şartsız itaatimiz. Büyüdüğüm zaman onları düşüncelerimde yargılarken, Türk ve Rum kardeşliğine gereksiz marşlar katmaktan sanık ettim sadece. Diğer meselelerde hepsi gönlümün gönderinde hala...
***
Okuldan iskeleye inerken, iki yanımızda Rum evleri vardı. Bizlere marş söyletirlerdi, "Türklerin gemisi kırmızı direkli, içindeki askerler aslan yürekli..." Hepimiz hayatın küçük askerleri. Marşın ikinci bölümünde daha çok bağırmamızı isterlerdi. "Rumların gemisi mavi direkli, içindeki askerler tavşan yürekli..." Komşu evlere bir çocuk korosundan bombardıman... Ne gereksiz bir şey aslında...
***
O yıllarda çocukluk, kendine yakışan saflığın içinde kaldıysa, öğretmenlerimizin kutsallığından... Çocukluğumuzun kağıttan gemisi güneşe kadar uzandıysa, öğretmenlerimizin aydınlığından...
***
Şimdiki yatılı okul gerçekleri, ülkenin gerçekleridir. 1,5 yaşındaki bebeğin bile ırzına geçilen bir ülkede, ahlaksızlık tavana vurmuşsa, okullar da meselenin içindedir. İlköğretim çocukları da...
***
Tunceli'de bir yatılı okulda, alt sınıftaki çocukların ırzına geçen düzen, Türkiye'yi çemberine alan düzendir. Ahlaksız ekimlerin hasat mevsimidir. Milli Eğitim Bakanlığı soruşturma için Tunceli'ye müfettiş göndermiş. Hoş gelmiş, safa gelmiş!
***
Çocuklarına değer vermeyen toplum, kendine yakışan düzene layıktır. Her şeyiyle... Yatılı okuluyla da... Politikacılarıyla da...