Bir mantar haberi
İnsanlar tabii ki kötü haberden hoşlanmaz. Onun için gazeteci sayfaya, köşe yazarı sütununa bir kötü haberi daha koymak zorunda kalırken, içinden her defasında bir şeyler kopar. Benim için de yine öyle oldu. Televizyonda, İzmir'de 3 kişilik bir ailenin yedikleri mantardan zehirlenerek yaşamlarını kaybettiklerini duyduğumda, içim burkuldu. Daha 2 gün önce, trafik kazalarında 26 yurttaş hayatını kaybetmişken, mantardan 3 kişinin ölmesi haber miydi ki?
***
İzmir'in Karabağlar semtinde oturan 3 kişilik aile; anne, baba ve çocukları, bir akşam önce yedikleri mantardan ölmüşlerdi. Duyar duymaz, yine mi Karabağlar, diyecek oldum. Hem de 24 yıl sonra...
***
Bundan tam 24 yıl önceydi. İzmir'de muhabir olarak çalışmaktaydım. Karabağlar'da 7 kişilik bir ailenin yedikleri mantardan zehirlendiklerini duyunca, atladık gittik. Profesör lakaplı dostumuz Mümin Sertbaş ile beraberdik. O fotoğrafları çekecek, ben de haberi yazacaktım.
***
Karabağlar'ın daha periferisinde, iki göz gecekonduya gittiğimizde, aileyi tanıyan akraba, eş, dost eve doluşmuş, ağlaşıyorlardı. 7 kişilik aile, 1 günde ortadan kalkmıştı, zehirli mantardan... İnsanların arasına oturdum, gazeteyi, haberi falan unuttum. Başladım ağlamaya... Neden sonradır ki, Mümin Sertbaş geldi, kolumdan çekip, dışarı çıkarttı beni... Hadi gidiyoruz, dedi. Evin, yatak odasına girmiş, ailenin fotoğraflarını almıştı. Haber gazetelere manşet oldu. Bense ağlamaktan başka bir şey yapamamıştım. 24 yıl sonra Türkiye'de, yine aynı yerde mantardan bir aile daha yok olurken, ben de bunları düşündüm işte... Belki o gün, bu mesleği daha henüz başlarken bırakıp gitmem daha doğru olacaktı. Ama başka çarem de yoktu!..