Şakir'in izniyle
Meslektaşım, arkadaşım Şakir Süter'in köşesinde, geçen gün şahane bir fıkra okudum. O da Seyfi Topaloğlu'ndan aktarıyordu. İzniyle köşeme alıyorum. Aslında fıkra çok esprili, ironik değilse de, sosyo-psikolojik hallerimize şahane bir tercümanlık ediyordu, belki o yüzden çok sevdim.
***
2 yaşlı kadın yolda karşılaşır. Hal hatırlaşırlar: - Kızınız nasıl iyi mi? - Ay sorma. Kızım o kadar rahat ki. Kocası elini sıcak sudan soğuk suya sokturmuyor. Hatta kahvaltıyı bile kocası ya yatağına kadar götürüyor. Avrupa gezileri, mücevherler, altınlar, bol para.. Durumları çok çok iyi... - Maşallah, maşallah! Peki oğlunuz nasıl? - Ah, ah! Hiç sorma!.. Öyle pasaklı bir kadına düştü ki kahvaltıyı bile oğlum hazırlıyor, üstelik gelinin yatağına kadar götürüyor. Daha neler canım, Avrupa gezileri, altınlar, mücevherler, para yetiştiremiyor. Yazık oldu zavallı oğluma...
***
Fıkrayı neden çok beğendim biliyor musunuz? Genel olarak annelerin kızlarına yaklaşımları ile oğullarına yaklaşımları arasında, şu fakir ömrümde, öyle büyük farklara tanık oldum ki, bir fıkra bunu ancak bu kadar güzel anlatabilirdi