10 Kasım mı?
Ben sadece 10 Kasım'larda değil, yılın her gününde aklıma ne zaman gelse üzülüyorum. "Atatürk'ü özlüyorum", desem değil. O'nu tanıyamadım ki, özleyeyim. Bu da benim kabahatim değil, 40 yıl önce doğmuş olsaydım tanıyabilecektim. Buna mukabil şimdi de çoktan nalları dikmiş olacaktım. Peki üzüldüğüm nedir?
***
Gazi Mustafa Kemal gibi adamı tanıyamayıp da, ondan sonra bir sürü haybeden Atatürkçü'yü tanımış olmaya üzülüyordum acaba gizliden gizliye... Olabilir ama olmayabilir de... Burada da bir teselli noktası yok değil. Milyonlarca Alman da, öyle bir tarihte dünyaya gelmişti ki, tuttular Hitler'i tanıdılar. Mussolini'yi tanıyan İtalyanlar, Franko'yu tanıyan İspanyollar ve Stalin'i tanıyan Ruslar misali... Atatürk'ü tanımış olmak Türk milletinin ebedi saadeti ve şansıdır.
***
Fakat bunu da abartmayınız efendiler, demek geliyor içimden ama tutuyorum kendimi... Çünkü bir sürü Atatürkçü ne demek istediğimi anlayamayacaktır eminim. "Peygamleştirmeyin, tapınmayın ama anlamaya çalışın" demek de bugün ne kadar kıymet ifade eder bilmiyorum.
***
Fakat galiba asıl üzüldüğüm şeyi buldum. Atatürk diye diye Atatürk'ün içinin boşaltılmış olmasına üzülmekteyim. Tıpkı Org. Büyükanıt'ın tam da 10 Kasım'a isabet eden günde söylediği gibi: Laikliğin içi boşaltılıyor! Atatürk diye diye, Gazi Mustafa Kemal'in arkasından milyonlarca nutuk söylene söylene, hem Atatürk'ün hem de laikliğin içinin boşaltıldığına üzülüyorum. Cumhuriyet rejiminin ve ilkelerinin de devingen, dinamik bir süreç şeklinde algılanmayıp, mutlak, değişmez ve kalıpsal bir biçimde algılanması gibi...
***
Gazi Mustafa Kemal, Osmanlı'da yıllarca ümmet olarak yaşamış bu millete laikliği, cumhuriyeti ve devrimleri öğretti. Medeniyet ve çağdaşlık yollarını gösterdi. Kabul, gösterdiği yolda az yol almadık. Yani çok başarısız da sayılmayız. Ama bir kusurumuz var ki, üzülmemek elde değil. Dine saygılı olmayı, çağdaşlığı, medeniyeti, laikliği, cumhuriyetin demokratikleştirilmesi ilkelerini ruhlarımızda ve benliğimizde pek de kaynaştırıp, kimyasallaştırabilmiş değiliz henüz. Yani şeklen Atatürkçüyüz ama ruhen ve beynen o kadar da Atatürkçü değiliz. Üzüldüğüm işte budur!