Ortadoğu'nun büyük resmine bakalım. Bu resmin içindeki liderler: "Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz, İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Ürdün Kralı Abdullah, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Başbakanı Nuri el-Maliki, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, ABD Başkanı Barack Obama, Rusya lideri Vladimir Putin, İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Avrupa liderleri Nicolas Sarkozy ve Angela Merkel." Tarihi bir gerçek var. Başbakan Erdoğan tüm bu liderlerin hepsi ile yakın ilişki içinde. Küçük resme bakalım. Ortadoğu'da, "Irak'ın geleceği, Filistin'in geleceği" bu resmin içinde. Bu iki kritik olayın da kilit siyasi aktörü kim? Türkiye ve Başbakan Erdoğan. TARİHİ DAVOS ÇIKIŞI Gazze olayında Erdoğan'ın izlediği politika, beklenen çıkışları yapamayarak gerileyen Ahmedinecat ve Mübarek'den daha etkili olabilecek pozisyonu yarattı. Erdoğan'ın tarihi Davos çıkışını Ortadoğu resmine bakarak okuyalım. Filistin denkleminde Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Obama (ve İsrail) Filistin liderleri Mahmut Abbas ve Halid Meşal formüllerin derinliklerinde yer alan siyasi aktörler olacaklardır. Irak denkleminde Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Obama, Irak Cumhurbaşkanı Talabani, (Barzani), Başbakan el Maliki, Irak'ın Şii liderleri din adamı Mukteda el Sadr ve en büyük Şii siyasi partisi Irak İslam Yüksek Konseyi lideri Abdülaziz El hekim ve İran) yeni formüllerin siyasi aktörleri olacaklardır. İşte, Başbakan Erdoğan'ın izlediği başarılı Gazze politikaları, Arap ve İslam aleminde yarattığı liderlik heyecanı ve Davos'ta İsrail'e karşı yaptığı çıkışın sonucu budur. Son asırda Ortadoğu'da çok ciddi bir liderlik krizinin söz konusu olduğu apaçık bir gerçek. Bunun ilk temel sebebi Birinci Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillendirilen Ortadoğu coğrafyasına batılı güçlerin hiç olmadığı kadar fiilen müdahalede bulunmaya başlamaları ve yapay devletlerin kukla liderler önderliğinde devlet olduklarını sanmaları.
BÖLGEDE BOŞLUĞU GÖRDÜ İkinci ana unsur ise bu coğrafyanın toplum yapısının çok farklı özellikler taşımasıdır. Gerek kabile farklılıkları gerek etnik ve gerekse dini farklılıklardan kaynaklanan problemler özellikle Osmanlı'nın çökmesinden sonra çok ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir de Batı'da bölge gerçeklerine yeteri kadar vakıf olmayan politika yapıcıları tarafından üretilen politikalar, hem -zaten liderlik vasıflarına pek fazla sahip olmayanliderlerin önderlik yapmasını engellemekte hem de toplumları yönetilemez hale getirmektedir. Bugün Ortadoğu ülkelerine baktığımızda gerçekten saygın veya diğer bir deyişle toplumlarını layıkıyla yönetmeye haiz liderler görmekte zorlanıyoruz. Bu noktada Başbakan Erdoğan'ın Davos çıkışı ile yakaladığı ivmeye çok dikkatli gözle bakılması lazım... Erdoğan, Ortadoğu'daki boşluğu gördü.
FİLİSTİN'DE LİDER BOLLUĞU Öte yandan liderler ve liderlik sistemi noktasında en şanssız ülkeler sıralamasında belki de listenin en başta gelen ülkelerden birisi de Filistin... Filistin'in asıl sıkıntısı, liderler bolluğu. Birbirlerinden farklı davranma eğiliminde olan, aynı oluşum içinde yer almalarına rağmen kendi içlerinde bile anlaşmada sıkıntı yaşayan içerideki liderler, sürgündeki liderler, Gazze'deki liderler, Batı Şeria'daki liderler, siyasi liderler, askeri liderler, Filistin'de Ulusal Birlik Hükümeti'ni kuramayan liderler... Mahmut Abbas, 7 Şubat'ta Türkiye'ye geliyor. "Ortadoğu" büyük resmindeki etkili siyasi aktör olarak Başbakan Erdoğan'ın yeni hamleleri merak ediliyor.