Iraklı gazeteci ABD Başkanı'na ayakkabı fırlatınca iki soru sormuştuk; "Bir gazeteci böyle bir şey yapar mıydı? İkincisi olağanüstü durumlarda insan nasıl davransındı?" Ayakkabının döne döne gitmesinden hepimiz hoşnut olduk değil mi? İsabet etse ne olacaktı etmese ne? Mevzu o hareketin yapılmasında. Hatta bizim Çarşambalılar'ın basık ayakkabısına gitmişti aklım. Bilenler bilir; ağırlık noktası topuk kısmındadır o ayakkabıların. Yumurta topuk denir- ki yumurta bir protesto malzemesidir-o ayakkabılara bizim oralarda. Sivri burun; yumurta topuk olarak tanımlanır hatta. Diyelim o sivri burun kısmından tuttunuz ve bir yere fırlattınız-ki çok olmuştur Çarşamba'da böyle olaylar- ve Çarşambalılar ayakkabıyla nişan almayı bıçak atmak kadar iyi bildiklerinden; sek-tir-mez-ler. Tam yerinde ve tam yerine gider. Gider... Gitti de nitekim. Ama ABD Başkanı reflekslerini bu tür uzun ve kısa erimli hareketler üzerinde geliştirmiş tabii. Gerçi kendisi dünyanın düşülmeyecek tek aracından- scotterdan-düşme becerisini göstermiş bir nev-i şahsına münhasırıdır ama; olsun. Hatırlayalım o ayakkabı saldırısını savuşturduktan sonra söylediklerini; "Alt tarafı ayakkabı! Abartmayın!" E halkların canını envai tür bombalarla yakmış bir adamdan başka türlü bir açıklama beklenir mi? Eliyle ayağıyla konuşmaya başlayan oturum yöneticisine ayağındaki ayakkabıyı çıkarıp vursa Başbakan'ın 'topçuluğuna' yakışmayacak, çıkarıp çakmasa bir türlü. Başbakan ceza sahası içindeki bir kaç kusurlu hareketten birine maruz kalınca dönüp şöyle dedi ve oyun alanını terk etti; "Ayıp oluyor ama!" Erokspor sahası maçlarından birinde böyle durumlarla karşılaşmıştır Başbakan. Karşı takım topçularının aşile tendona çalıştığı zamanları görmüştür elbette. Her sorun gerden kırığı, kaş çatığı sahte ciddiyet görüntdüleriyle çözülmüyor. Tamam Davos bir uluslar arası durumdur; ulus temsilcileri bir mevzuunn etrafında odaklanmış tartışma yaparlar, görüşlerini açıklarlar... Alışık olmadığımız durumlar. Adam kesip biçmiş bebeleri sakin sakin konuşuyor yaptıkları üzerine. Orada hangimiz uluslar arası adabın nasıl bir şey olması gerekktiğine ilişkin uzun paslarla dalmayız oyuna? Ne pası; aşile ve tendona girmez miyiz tatlı sert? Yüksek perdeden yazılmaz mıyız Gazze sularını döven 'İsrailli topçuya?" Olan budur. Uluslar arası hukuk zorbalıkla bozulmuş, sivilleri, bebekleri hedef alan bir oyun tezgahlanmaktadır. Oyun!!! Ayan beyan ortadadır. Oyuna gelmek başka oyunu kuralına göre oynamak başka. O zaman Venezuella'nın haşarısı, çağcıl haytası Başkan Chavez'i de ellerimiz çatlayana kadar alkışlamalıyız. İsrail Büyükelçisi oyun dışı bırakılmıştır And Dağları'nın eteklerinde. Ne demişler; Venezuella'dan aşağı Davos... Sonra? Sonrası işte... Futbolda aslolan sürekliliktir... Öyle değil midir?