Bir firma yetkilisi figan ediyor. Yurt dışından para bulmuş ama damga vergisine takılıyormuş. Çünkü, parayı bulduğu şirket banka değilmiş! Ülkede ekonomik kriz olduğunu kimse yadsıyamıyor. Krizin nedenleri ne olursa olsun, krizden çıkış için piyasanın canlanması gerekiyor. Piyasanın canlanması için de para. Bankalar kredi vermiyor, ya da veremiyor. Damga Vergisi Kanunu'nda, amacı kredilerin maliyetini düşürmek olan bir hüküm var. Hükme göre, bankaların, yurt dışı kredi kuruluşlarının ve uluslararası kurumların kullandıracağı kredilerin alınması ve geri ödenmesine ilişkin kağıtlar, damga vergisinden istisna edilmiş. Firma parayı bankadan değil, yurt dışındaki ortağından alıyor. Kredi sözleşmesi imzalanıyor. Para bankaya gelecek! Ama olmuyor! Banka kredi sözleşmesini istiyor, verince de 'bu firma banka değil, onun için önce sözleşmenin damga vergisini öde' diyor. Ödenmesi istenen damga vergisi yaklaşık 600 bin lira. Kredi 50 milyon dolar. Firma yetkilisi, bankadaki yetkiliye kanunu gösteriyor ama nafile. Hazine bankalara verdiği talimatta veya gönderdiği yazıda kanundaki istisnanın sadece finans kurumlarından alınacak krediler için geçerli olduğunu bildirmiş. Banka damga vergisine tabi bir kağıttan damga vergisini almadan işlem yaparsa kendisi vergiden sorumlu olur.
Busınırlamaneredençıktı Hem sorumlu duruma düşmek istemiyor hem de mevzuata ters düşmek istemiyor. Kanunda damga vergisinin sadece finans kurumlarından alınan krediler için geçerli olduğuna dair hüküm yok. Öyle anlam çıkacak bir ifade de yok. Kaldı ki, hem bankalar hem yurt dışı kredi kuruluşları sayıldıktan sonra ayrıca uluslararası kurumlar da sayılmış. Uluslararası kurumların faaliyet konuları ile ilgili bir sınır da konulmamış. Öyle ise bu sınırlama nereden çıktı? Üstelik de kriz ortamında! Üstelik de paraya ihtiyaç varken! Üstelik de para sıcak para, kapkaççı para da değilken! Hazinenin patron olma istediğinden mi, yoksa finans kuruluşu olmayan kurumlardan da borç alınabileceğini öngörememekten mi?