Tarlasını eşkıyalara çaldırırdı köylüler.
Yetmezdi, eşkıyalar kadınlarını da dağa kaldırırdı köylülerin.
Köy meydanlarında akraba çıkardı korkaklık. Diş sıkmakla, yumruk sıkmakla geçen yıllar...
İnsanlar usulca tütün sarardı. İnsanların dört yanını sarardı müfreze kolları...
"Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz" diye haykırırdı Edip Akbayram...
***
Meydanlardan çocuk kaçırırdı, adam kaçırırdı eşkıyalar. Yetmezdi, sofraların bereketini kaçırırlardı.
Ölümüne susamış olanlar için kan çeşmeleri. Özgürlük kuşatma altında.
Hasretinden prangalar eskitirdi Ahmed Arif. Demir kapı, kör pencere önünde...
***
İnsanları yolundan çevirirdi eşkıyalar.
Hayat piyasasını onlar çekip çevirirdi.
Katillere o zaman da bayram yeriydi ülkenin her yanı. Çocuklarının kanlı cesedini bulurdu arayan.
Köylülerin düşlerini uyandırırdı delikanlılar, köylüler uyanmazdı.
"Kızılcıklar oldu mu" türküsünden bile işkillenirdi zaptiyeler, eşkiyalara oralı olmazdı.
***
Berbat bir iç kanama...
Gazetelerde sürmanşet ölüm haberleri.
Delikanlılar kirli bir oyunun ortasında öldürülürdü de, gazete örtülürdü üzerlerine.
Kurt kapanı kurardı eşkıyalar.
Ormanlarına bile darağaçları kurulurdu memleketin. Analar isimsiz mezarların önünde ağıt yakardı.
"Yiğidim aslanım burda yatıyor!"
***
Katillerle barışık yaşayan düzen, sonunda kendini ele verdi.
Bu ülke, dün de tekin değildi, yarın da olmayacak.
Şimdi kazdığımız topraklardan aldığımız bu görüntüler...
Tarihten çaldığımız görüntülerdir...
Bizlere kalan kanlı miras!
Suskunluğun bedeli...
Gözlerini açmayan toplumun, gözüne sokulan görüntüler..