Zaman zaman yazmışımdır, odamda Nubar Terziyan'ın bir fotoğrafı asılıdır.
Nubar Terziyan, siyah beyaz yıllardan renkli sinemaya uzanan yılların, en usta sinema sanatçılarından biriydi.
(Recep İvedik gibilerine kurban olanlar, Nubar Terziyan'ı tanımaz olabilir, onlar içindir bu not...)
***
O fotoğrafı yıllar önce, sinemanın emekçilerinden birinin cenazesinde çekmiştim.
Cenaze namazında saf tutan Müslüman cemaate karşılık, onların hemen yanıbaşında tek başına saf tutan, Ermeni vatandaşı Nubar Terziyan'ın zarafetine, fotoğraf makinemi çevirmiştim.
O yıllar, mazisi kaybolmamıştı kardeşliğin...
Güneşin parlak ışıkları, hala ülkemizin üzerindeydi.
Ama 22 yıl önceki o fotoğrafla, Hrant Dink'in yerde yatan fotoğrafı arasındaki fark, geçen yılların bizden aldıklarının en anlamlı kanıtıdır. Sevgiyi, saygıyı, ülke bütünlüğünü...
***
Katledilişinin ikinci yılında Hrant Dink anıldı.
Ülkenin kardeşlik korosu, Dink'in yakınlarının yanındaydı.
Silahı, aşk ve kardeşlikle yenmenin saflarında.
Dil, din, ırk ayrımı olmadan, insanları sevmenin yolculuğunda.
***
Yitirdiklerimizi kazanmaya çalışmak, gerçekten zor.
Onları yeniden elde etmenin mümkün olmadığını biliyoruz ama en azından daha fazlasını kaybetmemek uğruna çabalıyoruz.
Bu ülkenin ruhuna sadakatte kusur etmemek için...
***
O yüzden, bizim gibi düşünenlerin saflarında, öldü saymadık Hrant Dink'i...
Hala yaşıyor saydık, bizden saydık...
İnsanlığımızdan utanırdık yoksa...
Silahlı güçlerin saflarında olsaydık!