Kentin acar muhabiri Kenan kardeşimi arıyorum. Oğlu ve yeni ekip arkadaşlarıyla geliyor. Alıp toparlayıp Çardak Pidecisi'ne götürüyorlar beni. Sonra Uzun Sokak'ta kısa bir gezinti, ertesi gün için Uzun Göl'e çıkma kavilleşmesi ve bir süreliğine de yalnız başıma dalıp çıkacağım Trabzon sokakları, sohbetçi esnaf, şakacı balıkçılar ve daha bin dolu şey. Gece erken yatıyorum ki erken kalkıp yol alayım. Burada yapacak şey dolu. O hızla akşama kadar ettiklerimi sayayım da kıskanın. İlk durağım Sumela Manastırı. Hafiften de kar tuttuğu için nasıl da esrarengiz bir görüntüsü var oyy. Sonra aynı süratle Uzun Göl'e tırmanıyorum. Gel buraya ne stres kalır ne gam ne tasa.
PİL BİTTİ PAYDOS Tekrar kente dönüp Trabzon Kalesi'ne çıkıyorum. Denizden tepelere kadar uzanıyor valla. Nasıl da iyi korunmuş. Atatürk Köşkü'ne varmak kolay. Hepi topu 7 km güney-batıya kıracaksın merkezden. 19. yüzyıl sivil mimari örneklerinden bir mekan burası. Trabzon halkının Atatürk'e güzel bir hediyesi olan Akşam üzeri de yolumuz yönümüz Boztepe. Semaverle çayın keyfi burada nasıl da çıkıyor. Kent desen ayaklarının ucunda ipek bir seccade gibi uzanıyor oradan bakınca. Çal Mağarası'na da gidiyorum ama fotoğraf şansım yok artık. Günler ne de çabuk karanlığa yürüyor. Olsun mağara turizmine sevdalılar için harika bir yer burası der anlatırım hiç değilse. Sarkıtlar, dikitler, şelaleler, havuzcuklarla dolu mağaranın içi. Daha gezecek tarihi hanlar, hamamlar, nadide camiiler, türbeler var ama hem zaman bitti hem de ben de pil arkadaşlar.