Terörün adı bile fiziki tahribatından daha fazla yaralamış bu kenti. Bilmeyen "Amanın gidemem oralara. Vurulurum, ölürüm. Silahlar, bombalar patlar" diyor. Bu da tüm Diyarbakırlılar'ın canını beter sıkıyor işte. Her yerde olandan fazlası yok eksiği var oysa. Her meşrebe her görüşe her yaşam biçimine ayarlı hayat tüketme şansı ibadullah bu kentte.
DÖNÜN GELİN
Siz o kısmı kafanıza takmayın, varın bu bakır diyarına ve mesela Ulu Cami'ye, Behranpaşa, Nebi, Fatihpaşa, Melik Ahmet camilerine gidin. Arkeoloji Müzesi'ni, Cahit Sıtkı Tarancı'nın, Ziya Gökalp'in evlerini dolaşın. 10 Gözlü Köprü'ye, Gazipaşa Konağı'na varın dinlenin. Dicle'nin döne kıvrıla aktığı yol boyu hayaller kurun sevda üzerine. İçine barışı, kardeşliği, el ele kol kola, yürek yüreğe binlerce yıl yaşamışlığı da katın. Sonra tekrar şehre gelin. Karnınız beter acıkmışsa alternatif çoook.
NİŞANTAŞI'NI ÖZLERSEN
Dilerseniz her sokağın köşesinde kurulu ciğer tezgahlarında köreltin nefsinizi. Ya da Selim Amca'ya Kaburga Dolması yemeğe koşun. Selim Usta'dan Diyarbakır kadayıfı yemenin tadı fevkalade unutmayın. Ofis semtine gidin. Ola ki Nişantaşı'nı Bağdat Caddesi'ni özlemişsinizdir. Ofis caddelerinde özlem giderebilirisiniz öyleyse. Kapılar keşfedin ya da. Mardin Kapı, Urfa Kapı, Dağ Kapı diye diye dolaşın. Bir kenti keşfetmenin en güzel yolu içinde kaybolmaktır deyip, vurun kendinizi bilmedik bir sokağa. Yolunuzu illa ki bulur hem de çok mutlu olursunuz. Yarın da burada olursanız size Diyarbakır'la ilgili çok güzel şeyler anlatıp, vatandaş ne diyor onları paylaşacağım.