
Gün içinde birçok okurum uzla telefonla konuşuyorum. Bunların içinde işsiz olanlar da var. Bizi arıyorlar, sıkıntılarını paylaşıyorlar. Dertleşiyoruz. Onları dinledikçe, işsizliğin ne kadar zor olduğunu bir kez daha iyi anlıyorum. Eve ekmek götürememek, özellikle erkeklere zor geliyor. Ailesinden aylarca işsiz olduğunu gizleyenler bile var. Tabii bir müddet sonra paraya ihtiyaç olunca gerçek ortaya çıkıyor.
Hayata küsüyorlar Ama onları asıl yıkan umutlarını kaybetmiş olmak. Umudunu kaybeden artık iş aramaktan da vazgeçiyor. Hayata küsüyor. Diplomalı olanlar, internetten nereyi bulurlarsa özgeçmişlerini gönderdiklerini söylüyor. Sürekli gelen otomatik 'başvurunuz değerlendiriyor' mesajından bıkmışlar. Gittikleri iş görüşmelerindeki kuyruklar da umutsuzlukları artırıyor. Yeni mezunların derdi ise 'deneyim'. Şirketler ilanlarında hep 'deneyimli' ibaresini kullandıkları için okulunu yeni bitirmiş gençlerin önü daha yolun başında kesiliyor. Onlar da, 'Biz nerede deneyim kazanacağız' diyorlar.
Şirketler ise yetişmiş elemandan hemen faydalanmak istiyor.
Devlet kapısı ise eskisi kadar kolay değil. KPSS geçilse bile atanmak için yıllarca bekleyen var. Sağlıkçılar, öğretmenler aynı dertten muzdarip. Beyaz yakalılar bu dertlerle uğraşırken, mavi yakalılar ise kapanan kapılardan şikayetçi.
Hepsinin hikayesi var Onlar 'ne iş olsa yapmak' maksadıyla sabahtan akşama kadar dolaşıyorlar ama iş bulmak kolay değil. Bu çaresizlikten faydalananların da çıktığını söylüyorlar. Üç kuruşa çalıştırmak isteyenler, sigorta yapmayanlar. Bizler haberlerde yazıyoruz sizler okuyorsunuz zaman zaman. Türkiye'de şu kadar milyon işsiz var diye. Bu rakamları okurken onların her birinin bir hikayesi olduğunu da unutmamak lazım. İşte bize gelen mektuplardan ikisi aşağıda.