"Başbakan Erdoğan, nasıl bir strateji izliyor'' sorusu, Türkiye'nin gündeminde. Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu ziyaretlerinde DTP'nin araba yakılan ve polisle taşlı sopalı çatışmaların çıktığı gösterilere karşı KARARLI bir tutum takınırken, devlet adamı profili çizerken, diğer yandan liberal isimleri akşam yemeğinde toplayıp yeni dönemi konuşması manidar bulunuyor. Ancak gelen işaretler, yerel seçimler öncesindeki bu siyasetin 'statükoya teslim olmak' olarak okunmaması gerektiği şeklinde. Derin kulislerde, "Mart'tan sonra değişim stratejisi devreye girebilir'' deniyor. Erdoğan'ın İstanbul'da yaptığı bir açıklama ve dikkati çeken isimlerle yenilen akşam yemeği bunun kanıtı olarak gösteriliyor. Erdoğan "sivil anayasa ne zaman?" diye soran bir vatandaşa şunları söylüyor: (Başörtüsü ile ilgili Anayasa değişikliğini kastederek) "Anayasa'nın o maddelerini değiştirdik. Sonuç ne oldu? Bundan sonra daha dikkatle yürüyeceğiz." Erdoğan'ın bu sözleri kapanma tehlikesiyle yüz yüze gelmiş bir iktidar partisinin 'dikkatli adımları' olarak okunabilir. Bir gösterge Erdoğan'ın sistemli bir plan uyguladığını ortaya çıkartıyor. Erdoğan, Salih ve Nursuna Memecan'ın İstanbul Taksim'deki evinde ilginç isimlerle akşam yemeği yerken ne konuştu? Bu isimler, Erdoğan iktidarının Türkiye'nin demokratikleşmesi için gerekli olduğunu savunan liberal isimler... Bu yemekten sonra şu soru anlamlı hale geliyor: Erdoğan, AB perspektifinden ne zaman atağa geçecek? Bu sorunun cevabını, daha önce yapılan benzer bir yemekten biliyoruz. Erdoğan kapatma davası sürerken yine benzer isimlerle bu kez Can Paker'in evinde bir araya gelmişti. Yemekte demokratikleşme sürecinden vazgeçmediğini anlattığı ileri sürülmüştü.
MART'TANSONRADEĞİŞİM Erdoğan, "Değişim" sloganı ile geldi. Değişimi, Türkiye'de üç politikacı çok isabetli şekilde kavradı. Merhum Menderes, Özal ve Tayyip Erdoğan. Üç lider de, statükonun demirden mengenesi toplumu hapsederken zihinlerimizi ferahlatan gerçekten köklü değişiklikler yaptılar. Türk milletini dünyadan koparan, SSCB benzeri otoriter uygulamalar da Özal ile son buldu. AK Parti ile, devlet ve millet barıştı. Kenar merkezle kaynaştı. Türkiye'nin en büyük sorunu, değişmesi gerekenler konusunda anlaşabilmek...
ERDOĞANYAPABİLİR Rusya bile Gorbaçov'la başlattığı "açıklık" politikasını genişletmekte zorlanıyor. Bir siyasi kadro, yola çıkarken, o güne kadar geldikleri çizgide farklılıklar gerçekleştirdiğini ilan ediyor ve toplumdan öyle destek istiyor. Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı bulunduğu açıktır. AK Parti'nin, bir "iddia" içerecek "değişim"i yeniden seslendirmesini, Mart seçimlerinden sonra daha rahat yapması söz konusu. Halkımızın vereceği, yüzde 60 oy ve DTP'nin elinden alınacak belediyeler ve CHP'den alınacak İzmir, Erdoğan'a yeni ufuklar sağlayabilir, bu durumda, Ak Parti yeniden bir değişim heyecanı yaratabilir: Türkiye, değişim misyonunun önünü açacak demokratik kıvama geldi mi, gelmedi mi?