22-24 derece bir sıcaklık var. Güneş teninizi öylesine güzel ısıtıyor ki zarardan çok, yıllardır özlediğimiz faydalı ışınlarını hissediyorsunuz cildinizde...
Rüzgarın hafif hafif teninizi öpüp geçmesi, eşsiz bir manzara eşliğindeki deniz, bulunduğum yerden Kos'a ve diğer küçük adalara bakmakta cabası...
Yani anlayacağınız gazetelere ve dergilere yazı yazan birçok kişiden daha keyifli ve güzel bir ortamdan yazarak sizlerle buluşuyorum. Hımmm bu arada Bodrum'un simgesi begonvilleri de unutmayalım, keçi boynuzu ağacım, müziklerim ve sürekli takip ettiğim haber kaynaklarım gazeteler...
Bugün sizlerle bu hafta magazin sayfalarında sıkça yer alan ve okudukça utanç duyup, 'Ne zavallılık, yeter artık' dediğim bir konuyu paylaşacağım. Türkiye'de büyük bir önemi olan, hatta Anadolu'daki bazı yörelerimizde sırf bu yüzden genç kızlarımızın kendini öldürdüğü ya da eşleri, ağabeyleri, babaları tarafından öldürüldüğü önemli bir konu: Bekaret!!! Bu konuya sosyal ve psikolojik açıdan bakarsanız Türkiye'de hemen her gün bekaret konusunda işlenen cinayet ya da ölümlere şahit olursunuz. Tabii gazetelerin 3. sayfa haberleri dışında da haber merkezlerine yansımayan nice haber vardır. İşte şu malum bekaret konusu bizim magazin basınında yıllardır sürüp gidiyor. Şebnem Schaeffer ve Özcan Deniz arasında. Konu şu; manken kızımızın elinde yıllardır bakirelik raporu var... (Kanal kanal gezip bu raporu göstermişti yıllar önce) Nedeni ise Özcan Deniz'in "Bornozunu bende unuttu" cümlesi. Bunun üzerine Şebnem Hanım, Özcan Deniz'le ilgili biseksüellik iddialarında bulunmuştu. Yani neyse ne de olay çirkin, kime ne, bize ne, kim bakire, kim biseksüel...
Kişinin ahlaklı ya da ahlaksız olmasının göstergesi midir bekaret? Ne alakası var!!! Ne suni, ne saçma sapan bir haberdir bu. Zavallı Özcan. Şu haberleri her okuduğumda gerçekten sevdiğim, bir dönem iş partnerliği yaptığım, oyunculuğuna inandığım bir arkadaşımın düştüğü duruma daha çok üzülüyorum.
Eee büyüklerimiz boşuna dememişler "Kimlerle arkadaşlık edeceğine çok dikkat et" diye. Hele ünlü ve popülerseniz bırakın yanınızdaki insanları, çevrenizde bulunan kişileri de çok iyi seçmeniz gerek. Hep yalnız, hep güçlü, hep temkinli olmalısınız.
Özcan'dan bahsetmişken yeni dizisi 'Aşk Yakar' hayırlı uğurlu olsun tüm ekibe. Yeni ilişkisinde de tüm güzellikler ve başarılar Özcan'la olsun.
Bekaret demişken bir de bekaret kemeri var biliyorsunuz.
Hepimiz duymuşuzdur bekaret kemerini. Gerçi bizim kültürümüze ait değil ama gelin size bekaret kemeriyle ilgili bilgilendirici hikayeler anlatayım.
11. yy. başlayan Haçlı Seferleri sırasında şövalyeler, belki de bir daha hiç dönmeyecekleri evlerinden ayrılırken, başka erkeklerle cinsel ilişki kurmasınlar diye kadınlarına demir bekaret kemeri takarmış. Kilise tarafından da bu kemerler ahlakın simgesi olarak belirlenmişmiş. Yani 11. yy.dan bahsediyoruz şimdi ise 21. yy'dayız.
1400'lü yılların sonunda ise ahlakın simgesi üstüne konan süslemelerle çoktan aksesuara dönüşmüş. Ebedi eserlere bile konu olan 'bekaret kemeri' mizah malzemesi olarak kullanılmaya başlanmış. Tabii bu arada kemerin anahtarı bir taneyken birkaç tane olmaya başlamış:)
Peki, 'Anahtarı kaybolan bekaret kemerlerini açmak için ne yapılırmış?' diye sorarsanız, işte cevabı: Birincisi kuyumcu ya da çilingir çağırttırılıp ikinci anahtar yaptırılıyormuş. İkincisi kemer testere ile açılıyormuş.
Son bilgi ise 2004 yılından. Olay Atina Havalimanı'nda bir İngiliz kadın yolcuyla ilgili. Kadın detektörden geçerken ötmeye başlıyor. Güvenlik görevlisi kadını aramaya başlıyor. Ve sonuç: Kadında bekaret kemeri takılı olduğu tespit ediliyor. Meğer kadın yalnız başına tatile çıkmış, kıskanç kocası bu kemeri taktırmış.
Yani gün gelecek şu bekaret raporu da "reklamlar" için pek işe yaramayacak. Reklamların devam etmesi için bir bekaret kemeri konseptine gidilebilinir. Anahtarı kime mi verilir? Onu da basın mensubu arkadaşlara verirler herhalde.
İyi pazarlar efendim!!!