'Bu çocuk aşkın kalbinde bir kapı açacak" dedi zamanın büyük şairi Atar onun için.
Henüz 36 yaşında müthiş bir başarısı vardı. Zamanın en büyük mutasavvuflarından öğrenim görmüştü. Hem entelektüel hem de manevi kalitesine saygı duyulan, çok sayıda öğrencisi olan değerli biriydi. Günlerden bir gün evinde öğrencileri ve kitaplarıyla çevrelenmiş otururken, 60 yaşlarında esrarengiz bir derviş içeri girer, selam verir ve kitapları işaret ederek "Bunlar ne?" diye sorar. Mevlana, "Sen bilemezsin" cevabını verir. Daha sözlerini bitirmeden kitapların üzerine ateş düşer ve kitapları yakar. Bu sefer Mevlana "Bu nedir?" diye sorar. Şems ise "Sen bilemezsin" der. Şems, Mevlana'nın vecde ermesini sağlayan hocası olur, işte aşkın kalbinde kapı açan büyük bir ruh, büyük bir gönül insanıdır Mevlana. Eserlerinde her zaman aydınlanmanın yolunda kalbimizi ve aklımızı açmayı, uyanmayı, dünyaya gelmenizin bir sebebi olduğunu fark etmemizi sağlar. Aslında bizi her zaman bu tür duygu ve düşüncelere davet eder.
Mesnevi'den bir bölümde şöyle diyor Mevlana:
Peygamber "Tanrı suretlerinize bakmaz kalbe bakar. Kalp işlerinizi düzene koyun." Tanrı, "Ben sana bir gönül sahibinden bakarım. Secdene, altın vermene bakmam bile" demektedir.
Şimdi sizi yukarıdaki sözleri düşünmeye davet etsem, birçoğumuzun yaşamında ayna olur mu bu sözler acaba?
Dünyanın bir türlü paylaşılamadığı, küresel ekonomik krizin büyüdüğü, teknolojik atıklarla gerçek evimizi yeryüzümüzü; 50 yıl sonra yaşanamaz hale getireceğimizi, bitmek bilmeyen ülkemizdeki terör çatışmalarını, gencecik şehit düşen evlatları ve o canlarla bin kez daha acıyı yaşayan anaları, babaları, çocukları, bin bir zorlukla yaşam mücadelesi içinde olan vatandaşlarımızın yakılan, bombalanan arabalarını, işyerlerinin 'cennet vatanım' dediğimiz ülkemiz güzelliklerinin gün geçtikçe nasıl çirkinleşmeye başlayacağının, devletin her kesiminde çalan, çırpan fırsatçıların giderek arttığının, bayrağımız üzerindeki hilal ve ayın beyazının dış güçlerce nasıl kara çalınmak istenmesinin farkında mıyız? Peki, ne oldu da bu noktaya geldik? Sırf biz değil tüm dünya insanlarının geçirdiği bu sıkıntılı süreç neden? Niye? Maddenin, maddi dünyanın önlenemez büyümesi, manevi, mana dünyasının giderek küçülmesi! Egoların, ben'lerin, bencilliklerin savaştığı toz duman içinde kalan ruhlar, mana dünyasındaki ebedi ve insani paylaşımları unutmuşa benziyor mu?
Ben de böyle bir süreçte düşüncelerini sözlerini kendime rehber yaptığım Mevlana'yı bir kez daha okumak, hatırlamak ve hatırlatmak istedim. Nasıl ki bize ayna olduysa belki onun bazı sözleri ve görüşleri de sizlere de büyük bir ayna olur.
Mevlana'nın dediği gibi; "Gönüllerin dönüşü Aşk'tan bil. Aşk olmasaydı dünya, donar kalırdı."
Bu dünya ancak öze dönüşle, gerçek. Ve tek sevgiyle AŞK'la aydınlanır. Bizler ki bu ülkenin gönlü zengin, merhametli, Tanrı inancı kuvvetli çocuklarıyız; barışı, sevgiyi, umudu yüreklerimize katıp aydınlık yollarda ilerlemeye devam etmeliyiz.
"Her nefeste dünya yenilenir" sözünü unutmadan ve Mevlana'nın duasıyla yaşamı AŞK'la paylaşalım.
"Ey Aşk, ey pür, derin aşk, burada ol, şimdi ol, hep ol"
Hayatımızda aşkın kalbinde kapı açmaktan korkmayalım. Emin olun açtığınız her kapı Tanrı'nın kutsal çiçekleriyle bezenmiş olacaktır.
Yeter ki; önce kendinizi, sonra sevdiklerini bu hoşgörü kapısına davet edin!!!
Tabutumun sokaklardan geçtiği gün,
Sanma ki gönlüm bu dünyada kaldı
Ağlama, acıyla feryat etme, şeytanın kazdığı o deliğe düşme
Cenaze alayını gördüğün zaman "Gitti de gitti" deme
O benim kavuşma zamanım olacak
Beni mezara indirdikleri zaman
"Elveda" deme
Mezar, cennette buluşmayı kapatan perdedir.
Mevlana