Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan'ın başarı öyküsü oldukça sıradışı. 8 yaşında 1 liralık sermaye ile ticaret hayatına atılan Çağlayan, azmi, çalışkanlığı, zekası ve güçlü ilişkileriyle Sanayi Bakanlığı'na kadar geldi...
***
İlk sermayesi 1 liraydı ve O, bugün Sanayi Bakanı
- 8 yaşındayken 1 lira sermayeyle simit satmaya başladı...
10 kuruşa alıp 25 kuruşa satıyordu...
- 'İyi para kazanıyorum' dediği simitçilik ona ticaretin sihrini öğretti. Sonra pişmaniye ve erik sattı, terzi çıraklığı yaptı...
- Ticareti öğrendi, mühendis oldu, kendi işini kurup yükseldi... ASO Başkanlığı'na geldikten sonra siyaset dünyasının dikkatini çekti...
Oadını Demokrat Parti'nin 1957'deki seçim zaferinden alan Zafer Çağlayan'dı... Üç kez ölümden döndü. İki deprem, bir kalp krizi atlattı. Ama hâlâ ayakta. Hayata sıfırdan başladı.
Simit satarak. Çok çalıştı; tırnaklarıyla kazıdı, başarılı bir işadamı oldu. Samimiyeti ve dürüstlüğü temel ilke olarak benimsedi. Ankara Sanayi Odası Başkanlığı'na seçildi. Ürettiği projelerle herkesin dikkatini çekti.
Birçok partiden teklif aldı. Sağdan, soldan tüm partilerin güvendiği, üzerinde ittifak yaptığı bir isim haline gelmişti. Uzun süre siyasete direndi.
Ama geçen dönem AK Parti'nin teklifini kabul etti. Milletvekilliğiyle birlikte Sanayi Bakanlığı'na getirildi.
'YARINA ERTELEMEYİN'
"Aktif spor yapan, gıdasına dikkat eden birisiyim. Ama biraz fazla mükemmelliyetçiyim.
Stres önemli bir faktör. Eskiden ölüm hiç olmayacakmış gibi düşünüyordum.
Kalp krizinden sonra insanın ölebileceğini ve ölümün çok yakın olduğunu gördüm.
Hayata bakış açım, hayat tarzım değişti. Birtakım şeyleri yarına ertelememem gerektiğini anladım. Çünkü hayat bir elektrik düğmesi gibi. Yanıyor, sönüyor..." Türkiye'de çok partili siyasi hayatın ilk tartışmasız genel seçimi 14 Mayıs 1950'de yapıldı.
Bu seçim 27 yıldır devam eden CHP iktidarının sonu oldu. Demokrat Parti yüzde 53 gibi ezici bir çoğunlukla seçimi kazandı ve Hükümeti CHP'den devraldı.
O tarihten sonra 10 yıl boyunca Türkiye'de Demokrat Parti rüzgarı esti.
'Zafer' adeta DP ile özdeşleşen bir kelimeydi.
27 Ekim 1957'deki genel seçimin galibi yine DP oldu. Oy oranı yüzde 47.8'di.
Son seçim 'ZAFER'i, DP Muş Milletvekili Şefik Çağlayan'ın 10 Kasım 1957'de doğan (seçimden 13 gün sonra) yeğenine 'isim' oldu.
SANCILI GÜNLER
Ancak, Demokrat Partili Çağlayan Ailesi, 'Zafer'lerin tadını çıkarmaya çalışırken yaklaşık 6 ay sonra; 27 Mayıs 1960 darbesi yapıldı.
Şefik Çağlayan da gözaltına alınıp Yassıada'ya gönderilen milletvekilleri içerisindeydi.
'Darbe'nin en çok yaraladığı ailelerden biriydi Çağlayan'lar. Minik Zafer'in milletvekili amcası gözaltındayken, hakim olan büyük amcası Tevfik Çağlayan üzüntüden yaşamını kaybetti.
Babası Salih Çağlayan, Ankara'da bir oteli işletiyordu. Ancak 'siyasetçi' bir ailenin 'konuk'larında 'para ödeme' alışkanlığı olmayınca, otel de 'darbe'yi yemiş, baba Çağlayan Ankara'dan Muş'a dönmüştü.
Talihsizlik bir türlü yakalarını bırakmıyordu.
Varto Depremi ile bir kez daha sarsıldılar.
Aile, 1967 yılında Ankara'ya taşınma kararı aldı. Üç gün, üç gece tren yolculuğu sonunda Başkent'e ulaştılar.
Kısa bir süre sonra Salih Çağlayan, Petkim'de memur olarak iş buldu.
Bu kez 5 çocuklu aile İzmit'e taşındı.
İLK SERMAYESİ 1 LİRAYDI
"İzmit, hayatımızın en zorlu yıllarıydı" diyor Zafer Çağlayan: "Tepsiyi kapar, simit satmaya giderdim; 3 sene simit sattım. Pişmaniye, erik sattım. Terzi yanında çalıştım.
Yani 8 yaşımdan beri hep çalıştım ve okudum. Simitten iyi de para kazandım. 1 lira sermayem vardı. Simitleri 10 kuruştan alır, 25 kuruşa satardım.
Parayı da getirir, eve teslim ederdim. O tarihte 7 nüfus, babam tek maaş. Mecburduk çalışmaya." Çektiği sıkıntılar onu güçlendirmiş, yaşama sıkı sıkıya bağlamıştı. Bu yolla ticareti de öğrenmişti.
İzmit'teki zorlu yıllardan sonra Ankara'ya döndüler. Bahçelievler'de sobalı bir giriş katına taşındılar.
'ÖLÜM'Ü TATMAK
Zafer Çağlayan, gençliğinden beri spor yapıyor. Babasının 'Top oynama, git oku' diye azarlamasına rağmen futbola ilgisi hiç eksilmedi.
Hatta Fenerbahçeli Selçuk Yula ile birlikte amatör kümede top koşturdu: "Babamdan gizli oynardım. Biraz çelimsizdim. Babam o yüzden istemezdi. Ama ben hem top oynardım hem de basketbol. Ailede 4 erkek kardeş, hepimiz sporla aktif uğraştık." Vakit buldukça tenis oynuyor. Kayak yapıyor, koşuyor... Komple bir sporcu yani. Ama ASO Başkanlığı döneminde bir gün, hiç beklenmedik bir anda 'ölüm' onu yokladı. Kalbi durdu...